Son Dakika!

biz bi' ara üşenmeyip harekete geçebilirsek bir şeyler bir şeyler yapacaz bloga. kaming suun.

17 Aralık 2011 Cumartesi

Netizen Olmak Kolay Değil...


Gazetelerin websitelerini ziyaret ediyorsanız çevrimiçi güvenliğiniz konusundaki haberlere sıkça rastlarsınız. Bu haberler, çoğunlukla Facebook ile ilişkilidir fakat genelde Web 2.0 teknolojisini barındıran, kullanıcıların paylaşımlarının esas olduğu siteler ve akıllı telefonlarla birlikte iletişimimizin tümü ile ilgilidir.

Netizen olmak, 'citizen' olmaktan daha zordur beyler, bayanlar!

1 Aralık 2011 Perşembe

Yılışık!

Efennim insan istediği zaman bi ağız tadı ile jelibon yiyemiyor bu günlerde. Sebebi gereksiz yere romantikleştiğini sanan fakat yılışıklaşan, eğlenceli şeyler yaptığını zanneden fakat kabir azabı çektiren ve iyice çekilmez hale gelen çiftler. Aga bunlar jeliboncuda tartıyı meşgul ederek 4 saat boyunca jelibon tadımı yok efendim şundan alalım bundan almayalım hehehe bak bu jelibondan aldım falan fişman bi ton muhabbetle tezgahın önünü kapatıyorlar. Burdan kendilerine sesleniyorum evladım yapmayın etmeyin şunu. anasonlu haribo almaya geldik 4 saattir sizi bekliyoruz olm lan!


"gece gece kokoreç niyetine"

6 Kasım 2011 Pazar

Bayram Manisi?

Efennim merhabalar. Evvela bayramınızı kutlarım (Elinizi öpem harçlıklar için hesap numarası veriyorum gibi bi espiri bekklemeyin... lütfen, lütfen.) ve sonrasında da laaaapss diye anlatmaya başlarım.

Bayramlarda bi huyum var, toplu mesaj şeklinde olan mesajlara cevap vermemek gibi ki ben insanlara mesajla bayramını kutlayayyım yok iki e mail atayım gibi sanal yolları pek sevemeyn adamım. gördüğüm yerde geçmiş bayramını ya da gelecek bayramını kutlarım daha iyi bayramda görememişsem. bana daha sahici gelen birşey bu. Amma gördüm ki efennim bu toplu mesajlara olan tepki artmış, boyu geçmiş kitleler halinde insanlar sokaklara dökülüp protestolar başlatacak şekle gelmiş.


-ülkeminiz kontör madenleri sadece %37lik bir kısmını karşılayabiliyor atılan smslerin. Neden daha duyarlı olmuyoruz? Çin malı değil de yerli sms kullanmıyoruz? -abi gel bi elini yüzünü yıkayalım +lütfen bi çözüm bulunsun bu soruna! +peki abim gel hadi kavurma çarptı seni -

E hacı sen daha dün atıyordun böyle manili mesaj? Ne oldu da bu gün zart diye döndün bu fikrinden? daha bi hafta önceden gogle'a yazmadın mı "bayram mesajları", "bayram manileri" diye? pek seviyordun bu işleri. oturup isme özel mani yazmalar, günaydın mesajını mani olarak atmalar ne bileyim dertli bir gündeysen şuna bir mani atayım da neşesi yerine gelsin diye düşünmeceler?

Bayram geldi evlere
Aman ne güzel sevin he
Bayramda şeker tutmazsan
tatsız geçer bayrame

(bek başarılı bi örnek olduğu söylenemez evet ama bu kadarı oluyor benden lakin falım sakızlarının mani departmanında kreatif direktör değilim efennim) (o da beter dimi ya aslında? +kreatif direktörüm -nerede +falım sakızlarında mani bölümü -kaç, kaç, kaç)

Benim beğenmediğim yanı burda başlıyor olayın daha dün mani hazırlayanlar sabah bi giriyo twittıra hacı hop gördü #'lı işaretlerde toplumesajatmayın diye sonrasında okuyunca da nasıl bir sektörün çarkı haline geldiğinin farkına varmış ve yeaa abi toplu mesaj da neymiş diye geziyor. hoş kurtarabilmişiz seni de bu durumdan o yüzden hiç yoktan iyidir hacı.

Daha sahici sanallıktan uzak bayramlar efennim
(Hem git görüş adam gibi kutla bayramı diyorsun hem de blogdan bayram kutluyorsun /bu ne perhiz bu ne lahana diyenler sizlere de selam olsun)

29 Ekim 2011 Cumartesi

Hazır Çorba

Efennim gün geçmiyor ki bir kişi daha çorbanın faydalarını öğrenmesin ve bir çorba hastası olup da arkadaşları tarafından çorbacı lakabı takılmasın.
Bazılarımız böyle baharatlı baharatlı sever çorbasını bazılarımız sa sade olsun der bazıları pek uğraşır bazılarımız sa amman ne uğraşacam alırım hazır çorbayı kat suyu tamam der diyenlerle dolu dünyamız.

Ama bi durum vardır ki beni benden alan dertlere gark eden ki o da şudur, ofis hazır çorbası!


-abartıp kahve fincanında da çorba içmeye pek gerek yok herhalde?-

Dümdüz bir liseli iken efennim ben buna pek özenirdim "fincanda çırba içmek!"
Aha yanlış yazmış diye hemen müdahale etmeyin dostlarım lakin tabakta içerseniz çorba, kupada nezih nezih içerseniz ise çırba olur (Hiç mi izlemedin reklamlarını zamanında; güzel güzel ablalar ofiste yemek vakti çok çalışmaktan yemeğe inemiyor, yanına gelen yakışıklı abi ise "hey bende hazır çorba var, (efendim?) içmek ister misin?" gibi bir soruyla muhabbete başlıyor. Bizler de aaa noldu lan demeye kalmadan bunlar gezmeye başlıyo ortalıkta falan o akılla "lan hazır çorba ile adam kızı götürdü bak sen" diye etkilenene ergen aklını hiç bir şeyde bulamazsınız o da ayrı bir konumuz olsun (akıllara zarar ergen aklı) efennim. Aynı şey tonbalığı alıp "hömm tonbalığını da yediğime göre artık avrupai bir yaşam tarzına katışmış sayarım kendimi ehe mehe" diye düşünen ergenle yarıştırabiliriz. tonbalıklı ergen, balık farkı ile kazanır)



Çok moda olan birşey miydi şimdi hatırlayamıyorum zamanında ama kendisini ben o havalı tarafı yanında bize getirdiği kupada, bardakta çorba içme fikrini getirdiği için ve bizde de geleneksel çorba içme kurallarına aykırı bulunduğu için herhalde pek tutmadı mı çok mu tuttu ne oldu lan? (pek hatırlayamadım evet)



Sonuca bakarsak yani havalıydı lan ama. Aranızda okula hazır çorba götürüp öğle tatilinde ben çorba içiyorum abi yeaaa diye yemekhaneye oturup arkadaşlarının gelmesini beklerken yemekte o gün hamburgerin olduğunu öğrenmesi ile başlarım lan çorbaya ben hamburger sırasına giriyorum diyeniniz vardır tabi (tecrübe ile sabittir, yemekhane hamburgeri rocks!)

işte 90ları anımsatan avrupai tarzda çekilmiş bir hazır çorba reklamı efennim


Siz öksürükten nezleden ölüyorken bir çorba yapanınız yoksa tabi gayet işe yarar bi çorba biçimi efennim. mantarlısının özellikle hastasıyım. Tabi bir bol limonlu tavuk suyuna çorbanın yerini tutar mı? deeemi, evet evet...

14 Ekim 2011 Cuma

Hastalık!


-umut sarıkayanın da çizdiği gibi efennim bazıları çok güzel hasta olurken bizler hayvan gibi ayı gibi hastayız-


efennim merhaba gene hasta oldum ben evet. bildiğiniz düm düz hastalık değil ama böyle mutasyona uğramış bi grip bademcik şişmesi grip combosu ile vücudum mikrop dolmuş durumda. insan hani düzgün bi hasta olur değil mi bunu bazılarınız çok başarılı yapıyor.

Bi peçete ile tüm gün geçiren var, bir bitki çayı ile iyi olan, battaniye altına girip televizyon izleyince, bir gün yatınca iyileşen ve en beteri sabah kahvaltısını kuvvetli yapınca iyileşen adamlar bunlar.

Ben hayatım boyunca böyle birisi olamadım. bir peçeteli bırak eve aylık alınan 9000 rulolu tuvalet kağıtlarını bi günde bitiriyorum kazan kazan (demlik demlik bile değil evde sıcak içecek için tencereler yetmedi kazan aldık artık) meyve çayı ıhlamur adaçayı kaynatıyoruz. bu kaynayanlarla tüm mahalle iyileşirdi be! battaniye altına girmek yetmiyor 5 battaniye anca kurtarıyor beni. Bir gün yatmayı bırak 7 gün yatıyorum ben. Ulan sabah 8den 11 e kadar kahvaltı yaptım kahvaltılıktan çıktı bıranç oldu bal kaymak metobizmayı toplayacak ne varsa yedim yok arkadaş gene yok gene yok.

hiç bi zaman güzel hasta olamadım. eşek gibi ortalıkda geziyorum veremli gibi. yav insan hapşurunca hani nazik bi hapşurur değil mi? yok arkadaş o da yok bi hapşurmamla apartman temellerinden sallanıyor yan apartmanların camları iniyor aşşağı öksürünce duvarları yıkıyoruz tüm odaları birbirine katıyoruz sanıyorlar.

Hiç nazik hiç böyle akıllı uslu hasta olmadım ben.

-o kadar mikrop hastalık dedik bari dinleyelim değil mi-

8 Ekim 2011 Cumartesi

Teknoloji Falan 2...

Bu yazı, bir kaç yazı aşağıda göreceğiniz üzere, Teknoloji Falan başlıklı yazımın devamı niteliğindedir. O yazıyı sonlandırırken, yazıyı videolar ve linklerle destekleme sözü vermiştim; sözümü tutuyorum! :)

27 Eylül 2011 Salı

Turşu Esmersoy

Merhabalar efennim ben torna tesviye kalfası ve alman emekli futbolcu krmpynr. Bu gün size tarihi bir fotoğüraf belgesi ile karşınızda, ekranlarınızda olacağım. Efennim bildiğiniz gibi sıvacı fayanscı ve fahri trafik müfettişi vecih bey ile (a.k.a. viktorrap) ibretlik sohbetlerimiz olmuşmuştuydur genelde işte o anlardan ibretlik bir kesit.


-Bilin bakalım hangimiz turşu esmersoy?-

Orta Doğu Üzerine Eşsiz Tespit!..


Sizin hiç Arap arkadaşınız oldu mu? Benim bir kere oldu, kör oldum.  Yok lan, öyle değildi o. Her ne ise, detaylara takılmayalım lütfen çünkü az sonra muhteşem, muhteşem olduğu kadar çarpıcı, çarpıcı olduğu kadar düşündürücü, düşündürürken güldüren, güldürürken takla attıran, takla attırırken… Ne diyordum ben, hah, az sonra müthiş, fevkaledenin fevkinde, eşine az rastlanır sosyolojik bir tespit midemde yeterince öğütüldükten ve bağırsaklarımda uzunca bir yol katettikten sonra culp! ünlemi ile bu sayfanın orta yerine düşecek.

Hazırsanız başlıyorum!

18 Eylül 2011 Pazar

Kadrolu Vampir

Efennim bu aralar güneşle aram hiç yok. Bildiğin güneşe çıkınca gözlerimi alıyor bi böyle 2-3 saniye içinde o gözdeki reseptörler nassı acı çekiyor bi ben bilirim. Ondan güneş gözlüğü takıp açık göz rengine sahip insanlar gibi "yeaa çok hassas benim gözler" diye gezer oldum. Bir de genelde siyah giydiğimden olacak ama güneş fazla ısıtıyor bu aralar ondan geceleyin dışarı çıkıp, sabahları da odamda perdeleri kapayıp uyuyorum. Hoş bu süreç içerisinde facebook oyunlarında da güzel bi kariyer, bir kaç da kitap bitmiş oldu aslına bakarsan ne zamandır okuyacağım diye biriktirdiğim kitapların bitmesi hoşuma da gitmedi değil. Eğer böyle böyle vampir olunuyorsa (genelde koşulu bi vampir tarafından ısırılmak normalde ama) ben vesikalığımı kimliğimi ikametgahı hazırladım ek belge olarak da temiz kağıdı ve kan grubunu gösteren belgemle birlikte başvurmak için bekliyorum.(işe sabaha doğru karanlıkta gidip ışık geçirmeyen odalarda 6ya kadar falan duruyorsak bana uyar hacı ama çay+yol+ssk sizden) içinizden nereye başvuracağımı bilen varsa lütfen bi mail atsın (mail adresim de hazır "chılgın06_wampir87bjk@hotmail.com") kadroya geçince sizlere de bi güzellik yaparım artıkın gelsin ab rh+'ler gitsin b rh-'ler. Bir de bizim bi arkadaş var, vampir valla vampir muhabbeti de yanında bedava!


-beni zaten güneş batarken yandan bakınca bir de denizden çıkınca falan edvırta benzetiyorlar-

10 Eylül 2011 Cumartesi

Teknoloji Falan...

Her ne kadar teknoloji ile icli disli olsak da, bu konuya yazilarimizda hic yer vermedik. Oysa biz, Erdem ve ben yani, teknik/teknolojik her turlu sorununuzda yardim istediginiz akraba veya arkadasiniziz.

Ilk kullandigim cep telefonlarini animsiyorum da, nereden nereye geldi mobil iletisim, hayret ediyorum. Cep telefonlarinin ihtiyac olmaktan cikip herkeslerin eline dustugu, Nokia 3310'un luks sayildigi zamanlar bundan 9-10 sene oncesine tekabul ediyor.

Niyetim "teknoloji cok hizli gelisiyor, hic aklim almiyor" misali ebeveyn geyigi yapmak degil. Su satirlarda bol bol Google ve Android ovgusu okuyacak, Apple ve Apple urunleri -ozellikle iPhone- kullananlara karsi besledigim nefrete sahit olacaksiniz. Ayrica bu arada "Blogaway" isimli Android uygulamasini da beraberce test etmis olacagiz.

Son gunlerde sikca karsilastigim sorulardan biri, nefretimi acikca disavurmus olmamdan kaynaklaniyor olsa gerek, "abi bu Apple ile alip veremedigin nedir?" Izah edeyim:

1. Apple'in daha once piyasaya surulmus urun ve uygulamalari yeniymis gibi, daha da otesi bunlari kendileri yapmis ve insanliga bahsetmis gibi sunmalari. Zaten Apple "urun degil hayal satiyor" ki bu bizzat kendi ifadeleri. Su son donemde ortalikta gezen iPhone 5 viral reklamini gormeyen kalmadi sanirim. Lazer klavye, hologram goruntu, projeksiyon vs. Bir de incelik mevzuu var. Lazer klavye bundan tam 3 yil once harici bir donanim olarak, bluetoothla baglanma ozelligi ile bir baska firma tarafindan piyasaya suruldu. Yani daha cikmamis (hatta bu ozellikle cikmayacak olan) iPhone 5' ile yaratilmis yeni hir teknoloji degil!

Burada bir parantez acip isim konusuna.deginmek sart oldu. Onfe Eylul ayinda piyasaya cikaralacagi duyurulan urun, an itibariyle Ekim ayina sarkmis durumda. Isim konusu ise apayri bir muamma ki Apple henuz resmi bir aciklama yapmis degil. iPhone 4S de olabilir ismi, iPhone 5 de. Bu noktada kendimi soyle elestirebilirim; Apple ekimde cikaracagi urune 4S ismini verebilir ve 2012 sonlarinda cikaracagi telefona iPhone 5 diyebilir. O halde o viral reklamdaki ozelliklerin bir kismi kullanilabilir. Teknoloji de asla olmaz deme :) Buna ragmen hologram goruntunun 2012 sonu icin bile hayal oldugunu soyleyebilirim.

2. iPhone'un bu kadar teknolojik kisirlik icinde en teknolojik aletmis gibi sunulmasi. Nokia'nin 2004 yilinda 6680.modeli ile kullaniciya sundugu on kamera, Apple tarafindan ancak iPhone 4 ile insanliga bahsedildi, yil 2011'de.

Bluetooth kullanimi sinirli. Yani telefon benim istedigim gibi degil, kendi istedigi sekilde hizmet ediyor bana. Olacak is mi? Ben mi telefonun sahibiyim, telefon mu benim sahibim? Tonla parayi bayilan bensem, sahip de ben olmaliyim. Bir diger mevzuu batarya olayi. Ilk cikan telefonlarda bile cikarilabilir batarya varken Apple neden boyle bir.sacmaligi yaparak bataryayi cikarilabilir yapmadi. Nasil bir mantigin urunu bu?

3. Insanlarin anlamsiz iPhone cilginligindan gina geldi artik! Hic bir ozelligini kullanmadan, yani aplikasyonlar kullanmadan, iPhone kullanmak nedir Ucan Spagetti Canavari askina?! Ayni isi 3310 da yapiyor, olay mesaj atmak ve arama yapmaksa. Ama tabii ki iPhone kullanmanin amaci iceriksel degil de sekilsel ve gosteris, gorun beni param var ve iPhone kullaniyorum demek. Beni cok gulduruyorlar :)

Yakin zamanda bu yaziyi videolar ve linklerle destekleme sozu vererek, satirlarima son veriyorum. Selam eder, gozlerinizden operim.

Fahri Samsung ve Android Ceosu Viktorrap ;)



Arka Plan

Bilmem hiç merak ettiniz mi kaç tane fotoğrafın arkasında olduğunuzu? Kaç tane fotoğrafınız var sizin, sizden habersiz? Kaç kişi dikkat etti arka planda size?
Düşünmüşmüdür ne işi var lan bunun burda diye? ya da o fotoğrafta istenmeyen biri oldunuz mu? Hadi bee tam çekerken adam geçti diye arkadan diye kaç küfür yediniz?
Ya da kaç fotoğrafta başkasını çekmek isterken sizi çekti? (bu biraz saçma göründü evet)
Peki önündeki kişiyi çeker gibi yapıp gizlice sizi çekti? (bu biraz sapıklık gibi geldi bana? -çekme arkaşşım ver o makinayı bağa)

Belki de bi toplu fotoğrafda olabilirsin? hani şu haberlerde insan kalabalığı çekimleri olur tıpkı onun gibi bi caddede yürürken çekilmişsindir, o kalabalığın içindesindir.
-olmaz mı? -olabilir


-bu fotoğraftaki kaç kişi bu fotoğrafa rast gelmiştir acaba?-

Bu ara baya aklımda bu konu nasılım acaba o fotoğraflarda? kesin bi çemçük ağızlılığım vardır ona eminim. Belki fiti fiti yürürken, arkada mal mal kahkaha atarken, belki sevdiceğe sarılmışken, konserde çok değişik ağız biçimi ile şarkı söylerken, kafam güzelken,yerken içerken ve ya uyurken(?!)

Ya da benden habersiz bi ton fotoğrafım olduğu gibi belki de hiç yok da olabilir. Sanki hiç var olmamışım gibi sadece kendi çektiğim ya da beni çektikleri fotoğraflarda varımdır.
sizin işinizi yaptığınız bir anda da fotoğrafını hoşuna gittkleri için çekmiş olabilirler (bileklik yaparken, balıkçıları balık avlarken, -bu bölümde fazla bi örnek çıkaramadım ama olsun, anladınız siz-)

Garip ve saçma konu ki zaten biliyorsunuz saçmalık bizim ekmeğimiz efenim. Yadırgamayın bu saçma düşüncelerimi. Yarın bi gün arka planında sizin çemçük ağızınızla hohohoh diye gülmeye başladığınız anda birayı üstünüze döktüğünüz bi fotoğrafla çıka gelirim haberiniz olsun.

2 Eylül 2011 Cuma

Nerde Kalmıştık?

İddalı bi tatil dönüşü lafı edesim geldi. "Şerif kasabaya geri döndü!" ya da en rakendrollundan "Back in town! Hell yeah!" gibisinden ama duş alıp, aşortmanı çekip bir de elime çekirdekle çay alınca ne rokendroll yaşam tarzı kaldı ne de o kadar havalı bi giriş yapasım. Bari şarkıdan bir puan kazanalım.


-yalovadan ankaraya 3 saatde geldim ya la!
(şaka la şaka bursa üzerinden geldim dede gibi 90la geldim)


26 Ağustos 2011 Cuma

Bezgin

Efennim ilhan iremi bilirsiniz. bazılarınız sever bazılarınız tapar bazılarınız aaa sazlıklı şarkıyı söyleyen adam değil mi diye bilir ama bilirsiniz de mi. eveet. neysem bilmeniz sorun değil lakin bu gün kendisinin bir plağını ve yaptığı şaheserleri aktaracağım size ki siz de bilin lakin pek güzel efennim.
(elinde pikap, plak gerekli takım taklavak olmadan gayet lavukça bir incelemede bulunan tek adam da benimdir, bu da ayrıca bi saçmalık unsuru olarak cebinizde bulunsun, genç adamsınız lazım olur)

Efennim plak 1981 tarihli. yani pop döneminin hafif arabesk esintilerle dolduğu, ki dolmak zorunda olduğu -yoksa satmıyordu- ibrahim tatlısesin buda geçer , seni yakacaklar gibi klasikleri, orhan gencebayın müjde ar ile feryada gücüm yok filmi (ki ayrı bi inceleme konusudur orhan gencebay filmleri) müslüm babanın ise bu iki olayı birbirine harmanlayıp itirazım var filmini çekmesi (evet bu dönem hep şarkılara filmler çekildi), mutlu ol yeter albümünü çıkartması (ulen daha ne olsun mis gibi damar dönem aslında) ama ilhan irem de pek öyle şimdiki gibi esrarlı değil hafif bi o ilhan irem spritüellliği şarkı sözlerinde, gençlik ilhan irem dönemi sonu tam manasıyla kapağında david bowie'ye benzerliği ile dikkati çeken albümü ya da lp'si "Bezgin" efennim.

alümün kabı, tasarımı tam arabesk döneme uygun. ilhan irem salonda halının üstünde bir yorgunluk edası ile çömmüş ama hafif de bi mutluluk var gibi ama yok gibide(lan mona liza gibim) yerde viskisi açık, sürahide. İnce adamdır ilhan irem öyle dağ taş yerinden oynatmaz orhan gencebay gibi. ama bi laf söyler yerinde oturur ağlarsın nidasına sahip, yanında samsun 216 -tahminen içinden bi kaç tane içilmiş, ki zamanın en kral sigarası, kabadayı filminde şener şenin sigarası, tam manası ile manyağı olduğumuz behzat ç.'nin sigarasıdır ayrıca (ki rivayete, şehir efsanesine göre müslüm gürsesin filimlerinde tek içtiği sigara) namının yürüdüğü yollarda da kamyoncu sigarası - ve fark ettiysen çakmak değil kibrit. fark ettiysen tam bir arabesk kapak ama baba o dönemdeki gibi sadece vesikalık poz vermemiş bir ambiyans yaratmış. bu albümü böyle dinleyeceksin diyor sanki.



şarkılara gelirsek efennim şöyle bir liste bizi karşılıyor
(plak 33'lüktür bu arada)
(ve tek şarkı geçmeden, tüm şarkıların dinlendiği albümlerden)

A1 * Bezgin
A2 * Yolgeçen hanı
A3 * Çöküntü
A4 * Ölmüş içimde hasret
A5 * Olanlar olmuş
-
B1 * Yemyeşil bir deniz
B2 * Yorgun argın
B3 * Ne diyorsun?
B4 * Ben değilim
B5 * Saçların sarmaşıktır

Albümü dinlemeye başladığınızda damardan bezgin ile karşılaşıyorsunuz. tam bi arabesk hava ilhan iremin o gizemli havası bi müslüm tarzında, kelimenin tam manası ile rakılık bir şarkı. ardından gelen yolgeçen hanı biraz yumuşatıyor ortalığı türkçe sözlü hafifi müzik derler ya işte tam bir örneği bu efennim. ama o kadar da bi arabeskten ödün yok şarkıda halen sağlam. ardından çöküntü ile bi tanju okan havasında hafif rakınızı içmeye geri dönebilirsiniz. zaten ardından gelecek olan ölmüş içimde hasret ile dubleniz bitecektir. olanlar olmuş ise tam bir ilhan irem şarkısı bunda ise içtiğiniz rakının kafasını yaşamaya devam edin efennim.

arka yüze geldiğimizde ise sizi kafadan Yemyeşil bir deniz karşılıyor ki bu şarkı sizi 2 duble götürür hiç acımaz. birinci arabesk klasiği bezginle başladıysa bu da lpdeki birinciliği paylaşan parçadır. Ama sevdiceğiniz karşısında böyle şarkıyı söyler gibi yapıp hemde şarkıda geçen sözleri ellerinizle anlatarak söylerseniz hem rakıyı hızlı içtiniz manasına gelmektedir ama sevdicek de karşıdayken ne güzel olur bu şarkı öyle böyle değil (sevdiceğinizin göz rengine takılmayın. o an onun gözleri size şarkıda aman yeşil yok siyah vay efennim kahverengi falan hiiiç fark etmeyecektir) ardından yorgun argın ile tam bir türk sanat musikisi ile durulacaksınız bu ara mezenizden alın biraz, sohbet edin masadakilerle. ne diyorsun 'u duyunca zaten bi oy çekersiniz. bu hafif durudrudun birşeyler söylemden dinlediğin şarkılardan.

"kalsada bir tek nefes, senden beklenen bir ses
susma öyle n'olursun, ne diyorsun?"

rakını yenile sırada ben değilim adlı albümün en damarlar şarkılarından biri daha var.

"Hayır, ben değilim ben olamam yanındaki
hayır, ben değilim yanıbaşındaki...
böylesine dopdoluyken bugün gözlerim
nasıl da gülmüşüm şu resimlerdeki gibi..."
-fark ettiysen birşey yazamadım bu şarkı fena kor, oturursun aşşağı-

glorya geynır ablanın bir eseri olan ay vil sörvayv vardır hani. hatırladın? hepberaber koro şeklinde söylenir böyle. masadaki biri bile bu şarkıyı biliyorsa paslaşa paslaşa ya da koro halinde söylenir, pek de zevklidir. şarının girişinde bi gök gürlemesi i yağmur sesi bi kuş sesi ile gecenin sonu geldi bak son şarkı tadını çıkar der gibidir. baba zaten başlar şarkıya sonra

"saçların sarmaşıklar
daldan dala uzanan
uçuyorum dallarda
başımda sonsuz zaman

bilmeden yeşilliğine
düşmüş bir damlayım ben
tüm dünyanın kökünde
her şeyin kaynağı sen"


Lp'yi bitirdiğinizde alıp kabına koyarken bi arka kapağa bakın. Albüm bitmiş ilhan irem gitmiş, notalar dağılmış, sigara bitmiş küllük dolmuş ve sürahi boşalmıştır...

18 Ağustos 2011 Perşembe

Erman İnsanın Kendine Yakışanı Giymesidir!

Ne diyor la bu gudik diyebilirsiniz efennim ki diyin zaten gudiklik bizim işimiz, ekmek kapımız.
Mesela gözlük almaya gidersin sorarsın bi yakışmış mı diye sana derler ki hemen yakışmış.
Kıyafet alırsın tezgahtar sana 3beden dar ceket için çok yakışıyor der.
Ayakkabı alırsın adam abi bunun kalıbı büyük ya olur sana bu diye 2 numara küçük ayakkabıyı dayar.

Ulen niye böyle şey yapıyorsun? olmamışsa olmadı de ne pisliğine böyle diyorsun elindekileri satmak için? Ondan sonrada düdük gibi giyinip geziyoruz ortalıkta.
Birisi birşey dediği anda da (içten içe biz de hissediyoruz olmadığını düdük gibi olduğunu,bu sebeple savunma senaryoları hazırlıyoruz "olm bu sınırlı sayıda üretilmiş bi tek guatamala ve şili de var!" diye-aslına bakarsan bu savunma senaryoları daha komik. Çok güzel şeyler uydurabiliyorsun bu sebeple kendi uydurduğuna da kendin kanıp evet kesin böyledir abi diye geziyorsun ortalıkta düdük gibi.


ibretlik toroğlu kaynak gözlüğü. -kaynak gözlüğü değil! italyadan aldım!

Hatırlarsınız ortalıkta erman toroğlu bi ara kaynak gözlüğü gibi bi gözlükle gezdi. Sonrasında ortamlarda konu olduğunu fark edince "italyadan ilk ben aldım bunu yeaa" diye açıklamalarda bulundu. Fark ettiysen birebir uyuyor anlattığımla. Ama bazı adamlar ablalar da var ki ne giyse ne taksa yakışıyor, (bir deydid buvi mesela) onlarda ne giyse ne taksa duruyor. ama bizim gibi dombililerde özellikle, kazın ayağı pek de öyle değil. herkesin istediğini giyince olduğu ünlerde aradığınız bulüzün pantulun ayyakabın istediğiniz numerosunu bedenini bulduğunuz günler dileği ile esen kalın.

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Şezlong


-ibretlik sahil manzarası 1-

Efennim herkese bol güneşli günlee. Bilirsiniz otellerde yer kapmaca oyunu pek populerdir. Daha havuzlu ve ya kendi kumsalı olan bir villa yapamadığım için buradayız. Burada insanların hobisi şezlong kapmak. Sabah 6da uyanıp kumsala gelip şezlonglara havluları bırakıp kaçıyıorlar, havuz için de bu geçerli. Siz de bu kurala uyup kalkıp zabahın köründe mesaiye başlıyorsunuz. tabi bu tatilde çekilmez bir durum halini alıyor herşeyin en iyisi bende olsun diyen almanla ben burdan da denize girerim diyen ingilizler biribirine karışınca size yer kalımıyor zaten amk! ondan zabahın körü kalkıyorsun zaten. neyse ama gün içinde deiz sefası yaparak bu derdini unutuyorsun.Benim anlamakta güçlük çekiğim şey şu. ulen hem havuzda hem de denizde niye yer tutuyorsun? otel yazmış zaten saat 8 den önce havlu koyulması yasaktır diye toplasam şimdi ben tüm havluları atsam denize? illa bi sinirlendiriyorsunuz adamı. şurda stres atam mis gibim olam diye geldim. internet yok. lobide size müşteriler için(misafirleri(!)) ayrılmış olan dandik makinayla bağlanıyorsun falan filan. allahtan boşta bi modem tutuyorlar bişi için ama ne için çözemedim bağladım makinayı oh mis netime kavuştum. bunun yanında bira vodka ve rakının da gece 12e kadar serbest oluşu ile bu otel parasını içeceklerden çıkartabileceğimi umuyorum. Ben denize kaçıyorum hocular. yazının altına üstüne uğruna savaşlar verilen sahlin capslerini koydum kendinize iyi bakın.


-ibretlik sahil caps 2-

5 Ağustos 2011 Cuma

Ev Tadilatı!

Efennim tekrardan merhabalar evde tadilat vardı, sonunda bitti ve gene burda anlamsızca yazıyorum. Yapı marketi gezmek bizim bi hobimiz. (Ben en çok el aletleri ve tahta bölümünü seviyorum) Bu hobinin eyleme koyulmuş hali ise tadilat! Biliyorsunuz ata sporumuz ev tadilatı. Yaz oldu mu evlerin önünde beyaz beyaz çuvallar dolar. Bu daha çok "burda inşaat var" bayrağı gibi bir işaret. Evet burda tadilat var diye düşünüp, dışardan hangi ev olduğunu tahmin etmece oynu oynamayı pek seviyorlar.

Efennim tadilat dediğinz şey aslında bir rahat batması, düşmanınıza beddua türü "EVİNE USTA GİRSİN EMİİİİ!" yapı marketlerde gezerken "şöyle olsa ya banyo" düşünüşünün ete kemiğe bürünmüş hali. Öyle bir şey ki sizi insanlıktan çıkartıyor efennim. siz siz olun akıl karı değil bu iş. Ha sonunda süfer bir eve sahip oluyorsunuz ama harbiden çekilecek iş değil.

Bölüm Bir; "Bu yaz banyoyu yenileyelim ne dersin?"

Tabi bu sıkıntılı durum en başta "evi mimara mı versek" ile "fayans ustası yarın, tesisatcı öbür gün, yeni dolaplar şu gün geliyor" şekinde sizi ajandayla alacaklı bakkal gibi gezdirme durumu arasında gidip götürecektir. Hem ekonomik hem de istediğimiz gibi olsun seçeneği ile ustaya yönelirsiniz. Bütün ustalarla bir gün kararlaştırılır ev o güne kadar bu kadar usta görmemiştir -siz de öyle- hepsi metreleriyle gelir evi cart curt ölçer sonrasında o zaman şu gün başlayalım diye karar alır ve dağılırsınız.

Bölüm İki; "Usta burası tam oturmadı"


-temsili fayans ustası-

tadilata başlanılır ev bi güzel nüfusundan arındırılır eşyalar def edilir ev bomboştur bu sevinçle aykkaplarla usla gelene kadar top oynanılır yankı yapılır zaten sonra da usta gelir. şu şu şu yapılacak denilir gerekli aletler edinilir ev dann diye kırılır (bildiğin balyozla evet) sonra da temizlenir molozdan. Ki burada sizi bir el arabası niyetine kullanırlar amele sektöründe kariyer basamaklarını bu iş ile çok hızlı çıkabilirsiniz. Molozlar gittikten sonra tesisatcı gelir boruları döşer, alenktirinkçi gelir o da döşer kablosunu gider. siz de evin içinde tam manası ile harfiyat yapma ile çimento kararsınız. bi güzel yerlere dağıtılır bi gün kadar beklemen lazımdır ki tam kurusun . İşte o bir kuruma gününde "ne kadar çok saat varmış bi günde" düşüncesi belirir. Yatar dinlenir uyursun akşam içersin sabaha iş vardır fayanslara başalrsın döşersin bi kaç gün geçer kurumaya bırakırsın çok değişik terimler uydurursun sarı renge yeşil, maviye kırmızı, tornavidaya balyoz, matkaba hızar dersin ve bunu ustalar anlar çok değişik bi muhabbetiniz olmuştur.

Bölüm Üç; "İstediğiniz renk ne renk?"


-temsili boyacılar-

Ev tam olarak bitmedi daha kabası bitti. daha badana boya işi var. odana uygun renk eve uygun renk şuna uyumlu olsun buna uysun şöyle olsun böyle olsun diye bi ton fikir geçer kafandan sonunda ammaaan bu olsun diyip çıakrsın. lakin boya tonları isimleri de pek değişmiş. "Osmanlı pembesi" "Ayçiçeği turuncusu" "Sahil kumu" "Buz mavisi" bizim kullandığımız renk tonları. tabi bunun dışında milyon seçenek var kadınlara özel renkler (özel olmasının nedeni bir erkeğe göre bunlar sadece iki heceli anlamsız kelime. bi erkeğe dore derseniz o size ne notası diye bakar olmadı mi fa sol la si do diye devam ettirir) dore lila lame ve daha aklıma gelmeyen iki heceliler! bu sene pek popüler! boyacınız işi biliyosa 3 günde 2 günde bitirir çıkar efennim bir de siz tavanları hallederseniz, kombine çalışırsanız 2 günde kompil ev balkonlar falan heryer bitiyor. (yazarken yoruldum la)

Bölüm Dört "Temizlikçi kaçta gelecek?"

Bu kadar iş olur da pislik çıkmaz mı? Sürüsüyle hemde. Çalıştığınız süre içinde ulan bizim evden bu kadar çöb nasıl çıktı diye düşünürsünüz. Tam işler bitti oh be derken yattığınızda aklınıza gelir yarın karga bokunu yemeden temizlikçi ordusu evi saracak! ve bu sadece daha kaba temizlik diye tabir ettiğimiz olaydır. Kabasını incesini yapalım bitsin gidelim yok kabası yapılacak.neyse yarın olur uyanırsın 6 da dinlenmeden temizlikçi gelir saat 10 da! ulan hani demiştin 7 de gelecem diye yav bişiler bişiler olmuşmuş derken peki peki hadi o zaman diye yollarsın temizlikçin sürekli şikayet edecek şaşırma! ayy bu ne toz bu ne pislik ayyy oyyy diye. e birader seni biz temizlik için bu yüzden çağırdık hani evet toz hani bu daha çok senin işin pis falan hani. temizleyeceksin temiz olcak. neyse gün sonuna doğru bu da biter ve siz de bitersiniz efennim.


-temsili ev güzel oldu ama gitti paralar bir de yorulduk pek akıllıca iş evet-

dahası da var dahası çoook var daha. eşyaların geri gelişi bazılarının çöpe atılıp yavv onu niye attınız feryatları temizlikçi yanlışlıkla ayakkabı poşetini atmıştır, bi ton ayyakap çöpe gitmiştir ona yanarsın falan filanla 2 gün daha geçer ve sonunda yenilenmiş evine alışırsın.

komşu faktörü ise ayrı bi dert! bütüm bölümlerde gelip size nasıl oldu yeaaa diye sorup ayy keşkem böyle yapaymışınız daha güzel olurmuş diyip ağızlarına kürekle vurdurmak ister bunlar. ulan ev benim fayans benim istediğim gibi döşetirim sağaaa ne?. bitince de ay ne güzel olmuş diye gelirler. hey allam yeleppim yeaa!

Ha bu kadar işin sonunda değdi mi? -evet pek güzel oluyo olm ev. benden tavsiye evin eski halinin bi fotoğrafını çekin bir de yeni halini çekin karşılaştırın. baya bi şaşırma gözleniyor ev halkında.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

1 Milyon Dolar Kazanmak İster misiniz? O Halde Hank'le Tanışmalısınız!




Merhaba, sizi bizimle birlikte gidip Hank'in elini öpmeye davet ediyoruz. Eğer Hank'in elini öperseniz, size 1 milyon dolar verecek; eğer öpmezseniz sizi eşek sudan gelinceye kadar dövecek.
Sen haklıysan ben bir şey kaybetmeyeceğim, ama ben haklıysam sen 1 milyon dolar kaybedeceksin!...


26 Temmuz 2011 Salı

Tanrı Hatasının Hesabını Bana mı Soracak?

Adem'i yarattı Tanrı. 

"Secde edin Adem'e" dedi meleklere.

"Al" dedi, "Bitmek tükenmek bilmeyen bolluk bahçesi, senin olsun."

Şeytan reddetti secde etmeyi, ona sonsuz cehennem.

Havva'yı yarattı Tanrı. Adem sıkılmasın diye olsa gerek. 

Şeytan aklına girdi Havva'nın, Havva yedirdi elmayı Adem'e.

Kovuldular cennetten.

Tanrı üzülmüş müdür içine nefesinden üflediği, en güzel eseri Adem'in fiyaskosuna?

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Hayat Üniversitesi...

Cehaleti örtmenin ve övmenin en güzel yoludur hayat üniversitesinde okuduğunu iddia etmek. İddia eden "tecrübem çok, buna saygı duy" alt metnini gizler iddiasında. "Sen üniversite kampüsünde geçirdim ömrünü, ben hayatla boğuşurken." imasını da ekler yanına.


O vakit soğurum o insandan.


Nedir yani, sen hayat gailesi içinde yaşıyorsun ve tecrübe ediniyorsun da, ben sorunlarla, gerçeklerle, insanlarla, olaylarla karşılaşmadan mı yaşıyorum?


İddian, alt metnin, iman... Hepsi beni bir adım öne çıkarmaktan başka işe yaramıyor sevgili Bay Tecrübe! Ben hem üniversite eğitimi aldım, hem hayatın gerçeklerinden ders aldım. İki üniversite okumuş oluyorum bu durumda.


Üzgünüm, yarışmayı kaybettin. Yaz bunu defterine, acı tecrübe olarak.

22 Temmuz 2011 Cuma

Senin Öğretmenin Kim?

Toplumumuzda cehaletin övülmesi sıkça görülen bir durumdur. Kitap okumamayı, tembel olmayı, okulu asmayı falan göğsümüzü gere gere anlatırız. Bu konuya daha sonra -üşenmez isem- değinecek olmakla beraber, bu yazıda yıllardır öğretmenlere yapılan bir haksızlığa değinmek istiyorum.

Öğretmenin kim lan senin?

Ben tüm edebimi takınıp cümleyi sansürledim. Pek tabii siz orijinalini biliyorsunuz, bilenler de bilmeyenlere söylesin bir zahmet.

Övünmek gibi olmasın, kimsenin bana bu soruyu sormasına fırsat vermedim; vermem de. Ama ne yazık ki, birtakım zeka problemi olan arkadaşlar yılların emektar öğretmenlerine emeklilikte huzur imkanı tanımıyorlar. 

Gerizekalı öğrenci yıllarca aynı dersleri gördüğü halde öğrenememişse, soruyorum size, ÖĞRETMENİN SUÇU NE LAN!!!


16 Temmuz 2011 Cumartesi

İfade Biçimleri

Şu güne kadar rakendroll müzğinden vazgeçmemiş birisiyim efennim ben (bu güne kadar demeyelim de, başka tür müziğin güzel geldiğini öğrendiğin vakit diyelim ki bu da 16 civarı falandı bende) ki öyle büyük dertlerim de olmadı fazla bana göre pek bi dert yoktur aslında basit birisiyim ben. Bi sorun varsa çözümü de vardır diye düz düşünen zirrat bankasındaki emekli kuyruğunda olan adamdan tek farkım genç olmam. (emekli aylığı bide. daha olmadığım için emekli tabi ondan şettim) aslına bakarsan son bi 5 yıldır derdim var o da ergenler gibi hayat bizi çarkların arasında öğütüyor tarzı mal şeyler ya da aman sevdiceğim canım sevdiceğim bi kavuşamadım sanaa ahh nerdesin gibi mal romatik takıntılar da değil. (bu vıcık vıcık romatiklikten nefret ediyorum hacı ya- ha sen böylesi bi romantiklik biçimini seviyosundur, saygım var.) bi hatun kişisinin allahımı kaydırması ailemden de iki kişinin gitmesi dışında pek bi derdim olmadı ( haa diğerleri dert değil mi lan dürrük diyeceksiniz onları saymıyorum bunların yanında) bu durumlarla en başta size bahsettiğim rakendroll bir tarzda sorunlar çıkmaya başlıyor. Ben daha çok şarkı bazlı yaşayan bi insanım. (hani otobüsde görürüsünüz beni kulaklığı vardır kendince bi ritim tutan mallar var ya hah onlardan biri benim) Biraz dil uyuşmazlığı ya da tam derdini anlatamama bu yabancı şarkılarda pek vuku buluyor. Tamam ustanın anlattığı tam dediğimize uyuyor ama o aksandan mı bi problem var yoksa kelimelerin anlatım gücünün tam birbirini karşılayamaması mı desem ya da türkçe düşünme biçimine sahip olmamdan mı kaynaklanıyor bilemiyorum.

Amma gelin görün ki bir musiki yanım var benden içerü.
Genelde can acıyınca bu ortaya çıkıyor. Öyle demin anlattığım şekilde büyük bişi değil ufacık bişi bile olsa şartlar da müsayitse bir hüzün durumu hasıl oluyor şu kardeşinizde.
Ki o zaman rollingstones yerine bi zeki müren daha güzel gidiyor tabi.

Bazen rakendroll bir muhayyerkürdi'nin yerini tutamıyor



Madem başladık bir kaç güzellik daha












-Burda tambur taksimi murat aydemir ki; böyle tabur taksimi duyamazsın hacı iyi aç kulağı-






Aslında farketmeden mini bi rakı mezesi şarkı listesi hazırladım. Kafanıza eserse içerken açın yazıyı boşverin okumayın bunları dinleyin daha iyi. Ne la öyle ergen gibi yazmışım.
Haydi afiyet olsun.

Vileda!



Hayatımda "vileda" kadar gereksiz bir alet görmedim. Tozları biraz da sulu sulu buraya sürelim biraz da buraya sürelim. Sonra neden temizlenmiyor diyince e bu vileda pek fazla bişi bekleme! E daha geçen reklamlarda çok acayip vileda teknolojimiz var uçakların kanatlarındaki teknolojiyi uyguluyoruz acayip büyük teknolojik bişi bu, çok güzel temizliyor bakın laboratuar kurduk sırf bunu geliştirmek için mal mal oraları buralara bişiler döküp "Temizlendi bakın ne kadar süper" diyen sizdiniz? Sırf yere eğilmemek için vileda diye saçma bişi çıkmış. Toz bezi forever!
Tama belki ben pek beceremiyorum bu vileda işini ama gerçekten bi düşünün dünya viledasız daha güzel bir yer olabilir!

İçinizde çok büyük kolaylık ama hem zopasıyla adam da dövebiliyoruz diyen olursa...
-Lütfen, lütfen!

Bir de laboratuar kurmuş hayvanlar. neyi test ediyosunuz lan? Kılları aldı mı yerden yok sıvıyı nasıl çekti.

+olm bunu da temizler mi lan ?
-şarap mı döktün yere?
+heee
-siler olm rahat siler, sen biraz da mayonez dök
-peki abi

(Eğer bu yazıyı okuyorsanız bilin ki vileda geliştiricileri tarafından kaçırıldım... şaka la şaka)

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Anlayana!..

Anlayana…

Siz hiç muhafazakar ve aşırı tepkili insanlarla tartıştınız mı? Evetse, bu kelimeye aşinalığınız vardır. “Anlayana…”

Özellikle dinî ve siyasî içerikli tartışmalarda, tonla tez sunun, kanıt gösterin, mantıklı çıkarımlarınız ve analizleriniz olsun, tartışmanız muhafazakar rakibin bir ayet-i kerimeye yol veren, içinde “oku da ibret al lan allahsız” sitemini barındıran bu kelimeyi yazmasıyla son bulur.

Anlayana ne lan?!

Sen minnacık beyninle ne anladın ki, bana neyi anlamamı öğütlüyorsun? Nedir bu özgüvenin kaynağı? Çok anlaşılır bir şey olsa yazdığın, yani genelgeçer kabulü olsa sunduğun argümanın, şu anda seninle tartışmak yerine “süphanallah kardeşim, ibretlik paylaşım” cümlesinde hemfikir olurduk öyle değil mi?

Bu argümanın şöyle de bir avantajı var rakip için, öyle bir yere bağlar ki tartışmayı, yıllardır bilim adamlarının cevaplamaya, çözmeye çalıştıkları “din mi bilim mi” sorusunda kilitler sizi ve tartışma biter. En azından benim için bitmiş olur, çünkü bir ayetle ya da hadisle vermeye çalıştığı cevap beyninin sınırlarının göstergesidir benim için.

Yine de…

“Allah’ım… Bilmiyorlar… Onları affet… Bilselerdi yapmazlardı.”
ANLAYANA!!!111!bir!!bir1


3 Temmuz 2011 Pazar

Tutulma!

Gece gece kalkıp küfrederek buzdolabından ilaç bulmak pek fena. Hem uykun var bu sebeple dikkat azalmış ve sırf bu aptal nedenden dolayı ayak serçe parmağını bi yere kesinlikle vurursun -en fenası kapı kenarı- kol ağrın yetmezmiş gibi. Ortalıkta jamel debbouze gibi geziyorum kol tutulması sebebiyle sekerek ki ayağı da dann diye çarptık kapıya -ama jamel debbouze ki kendisinin hastasıyız-

-kim lan bu düdük diyenlere kendisini hemen hatırlatayım, manavın neşeli çırağıdır kendisi-

-geri kalanı da filmin güzel sahnesinden hazır açmışken izleyin efennim-

Buzdolabına ulaşınca sorunlar da bitmiyor ki! Şimdi daha önemlisi ilaç seçimine geldi sıra merhem mi sürelim yoksa hap mı alalım. Benim gibi düdük insansanız "ağrı kesici almam ağbü bi beyinde ağrı merkezindeki yeri susuturuyo kolun gene ağrımaya devam ediyor sen farketmiyorsun" şeklinde düşünüp merhem seçeneğine yönelirsiniz. peki iyi ettiniz. Sıra geldi merhem özelliğine. Tiyokolşikosid vs antienflamatuvar mı? prospektüs okumayı seviyorsanız benim gibi ikisinin de bir saat içinde tam etki göstereceğini okumuşsunuzdur. -ooo bir de geçmesi için ağrının bir saat bekleyeceğiz yandık amk!- Hadi bunları geçtim bi kere soğuktur. Bi sür merhemi bi irkilirsin hıdıdıdıd diye. Gene benim gibi düdük bir bünyeye sahipseniz böyle küçük çılgınlıklardan zevk alıyor olabilirsiniz. Ama şu an hiç zevkli değil lakin kolumu koparsalar alın götürün sizin olsun besleyin onu derim. Merhemi sürdükten sonra tişörte bulaşmamasını istersiniz çünkü bi leke bırakır ve o leke hiç çıkmaz. Bunu özellikle yaptıklarına eminim.

-hacı merheme süper bi özellik buldum
+nedir abi?
-şimdi bu dallama sürdü ya merhemi
+eeee?
-öyle bi bileşim yapalım ki tişörtünde leke bıraksın ve hiç çıkmasın
+ne güzel düşünmüşsün lan okuduk biz 14 sene sırf merhem için onun da sevdiği tişört maffolsun amk kat içine lekesi çıkmayan bileşiği
-kattım abi. hehehehehe
(ben o yıl okuyup bi merhem yapsam ciddi böyle sorunlara yol açması için uğraşırdım bu sebeple bunlar da yapabilir yani)

Zaten bunları uyku sersemliği ile yaparsanız bi saate yakın sürecektir. o ara ilaç etki edip kolun rahatlayacaktır ya da klavyede elinin durduğu pozisyon tam ağrıyı hissetmeyecek biçimdedir. bi kaldırıp denersin aynı ağrı aynı yerde duruyordur. merhem bi boka yaramamıştır küfrederek gidersin atarsın 2 aspirin, kaparsın bilgisayarı blogu, vurur kafayı uyursun.
-merhem kullanmayın atın hapı geçsin hemen-

13 Haziran 2011 Pazartesi

Rot - Balans




Hafif bi rot balans ayarı vakti gelmiş. Yapıp geiyorum.

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Dizi Finalleri...

Efennim malumlarınız sezon finalleri geiyor diziler de ve herkes bi düşüncesini belirterek vay arkadaş neler dönmüş neler diye heyecanla izliyor. benim bu tür izleyişlere birşey diyeceğim yok. Amma bir noktada sorun var ki beni deli ediyor.

26 Nisan 2011 Salı

Facebook Entelleri Sizi

Bu aralar pek bi popüler ve herkes onları dinliyor efennim. Fransız bir grup var herkes çok beğeniyor. İsimleri "zaz" ya da böyle tanınıyorlar işin aslı vokal olan isabelle geffroy adlı kişinin sahne adı zaz.

23 Nisan 2011 Cumartesi

Cevabını Bilmediğin Soruyu Sorma!

İlkokulda duymuştum ben bu cümleyi türkçe öğretmenimden. Derste biri soru sormuştu sonra da öğretmen bu cümleyi - Cevabını bilmediğin soruyu sorma- dedikten sonra hiç cevap vermeden başka soruuya geçmişti. O günden beri aklımda bu cümle "Cevabını bilmediğin soruyu sorma." Belki bu beni biraz daha araştırmacı hale getirdi ama birazdan daha fazlada suskunlaştırdı. Genelde susma güzel bi kavram bana göre. "Konuşmanın fazlası zarar" ya da "çok konuşma gevezemisin sen?" gibi bi olay yaratıcı cümleler umrumda olmadı ya da bi asosyal kişilik bozukluğu da geçirmiş değilim bildiğim kadarıyla -ergenlerin dikkat çekmek için ruh hastalığım var olm gibi iddalarda bulunması da ayrı bi yazı konumuz olsun-

16 Nisan 2011 Cumartesi

Çeşitli Doğumgünlerinde Jeraldin'e Öğütler...


Çeşitli Doğumgünlerinde Jeraldin'e Öğütler
                                               - Bob Dylan
hizada dur, uygun adımda. insanlar
korkarlar birisinden -eğer o
aynı adımda değilse kendileriyle. bu onları
salak durumuna sokar
uygun adım yürüdüklerinden. ve hatta
karıştırır akıllarını, sanırlar ki
kendileri yanlış yürümekte. koşma
ve bitiş çizgisini geçme. eğer gidersen 
çok uzaklara, herhangi bir yöne,
seni gözden kaybederler. tehlikede
hissederler. kendilerinin, geçip giden şeyin
bir parçası olmadığını düşünüp,
sanırlar ki oralarda biryerlerde
bilmedikleri bir şeyler oluyor. kin
birikir. düşünmeye başlarlar

Türkler Korku Filmi Yapamaz!

Bak bu klişe lafı en an 45 defa duymuşumdur ben ortamlarda, sen de bu sayıya yakın duymuşsundur eminim. Sırf arkadaş gurubu içinde sivrilmeye çalışan adamın yaptığı en dandik şaka kategorisindedir. Aslında dandik değildir ama bu adam kafasında böyle bir olayı canlandırmak için o kadar aynı espiriyi izlemiştir, dinlemiştir ki başkasından o da gazı alır "la bunlar bu kadar yaptı, insanlar güldü ben de yapam ben de güldürem. Biraz da berklerin canların egemenliği bitsin espirilerde açın osmanların önünü" diye. -garip de bi olaydır bu genelde ergen çağlarda isimlerinden memnun olmama durumu vardır insanlarda ama bu başka bi yazımızın konusu-nasıl iyi heyecan de mi? Başka yazımızın konusu ne lan?- - Bizim adam anlatmaya başlar arkadaş çevresi de eylenir güler falan banko espiridir bu herkesi herzaman güldüren unsurlar. "Ya ne korku filmi olcak düşünsene bizim apaçiler geliyor o kampa bangır bangır müzik çalan doğan görünümlü beyaz şahinle ne ruh kalır ne canavar hepsi gider ötelere hahaha" diye.

4 Nisan 2011 Pazartesi

Herkes Herkese İki Arkadaş Kadar Yakındır!

Şimdi hacılar ben ne zamandır bunu derdim ama feysbuk ve diğer sosyal platformlarda iyiden iyiye ortaya çıkmaya başladı. Bu önermeyi ben lisede başka sınıflardan tanıdığım adamların başka sınıflardan da tanıdığım adamlarla arkadaş çıkması sonucunda buldum.

25 Mart 2011 Cuma

Olimpiyat: Gereksizliğe Para Harcamak...

Dünyanın en gereksiz faaliyetleri listesini yapmaya kalkışsam -olmaz diye bir şey yok, aklıma takılır bir gün onu da yaparım- spor müsabakaları listenin ilk üçünde yer alır.
Tamamiyle gereksiz, komple mantıksız!


Takım halinde, aynı anda yarışılan karşılaşmaları anlarım, amenna. Onları bir şekilde bir mantık kılıfına sokarız; paslaşıyorlar, organize oluyorlar, hücum ediyorlar... Bir seyir keyfi vaad ediyorlar size.


Peki ya olimpiyat?

Bütün Şarkılarım Çocuğum Gibi!

Efennim bu ara kafama baya takıldı bu.
Bazen albümlerde sivri biber gibi karşınıza çıkan şarkılar vardır hani "alla alla bu adam böyle şarkı yaparmıydı yav" dersiniz. işte bu sivri biberleri yapan Bülent Ortaçgil ve Fatih Erkoç.
Şimdi yukarda uçan spagetti canavarı var ikisi de baba sanatçılar, rakip tanımazlar.
Amma son albümlerinde ikisinde de bir şarkı takıldım.

17 Mart 2011 Perşembe

Yemek Blogu No:2

Efennim yaz geldiğini nerden anlarız ? tabiki yemek bloglarından bundan önce bi yemek denemem olmuştu amma pek iyi yapamamıştım kendisini ama olsun.

Ben de daha usta olduğum alana, meze ve içki konusuna geçtim



burada cuba libre ve taco-tam denilemez ama daha eklenecek şeyleri var üzerine berisine-





bir de rakı ve şiş söğüşümüz var



Artık yazın balkonunuzda bahçenizde ya da pikniğinizde nasıl isterseniz öyle tüketin.

7 Mart 2011 Pazartesi

Sadece Bir Gün mü?


Bir gün için onları kendimizin yerine koyalım
Bir gün için çiçek alıp lay lay lay sevgi şarkıları söyleyelim
Bir günlüğüne ev işlerini biz yapalım
Bir günlüğüne çiçek alalım
Bir günlüğüne ıdı vıdı edelim (ıdı vıdıyı bir gereksizlik nidası olarak anlamayın sadece aklıma daha fazla edevat gelmedi bununla geçiştirdim sadece)

1 Mart 2011 Salı

İnternete Girmek Tehlikeli ve Yasaktır


Hacılar neler olmuş neler diyeceksiniz.

"24 Ekim’den beri Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi 20.10.2008 tarih ve 2008/2761 sayılı kararı gereği erişime kapalı olan dünyaca ünlü blog (e-günlük) servisi Blogger.com, telif haklarını ihlal eden bloglar nedeniyle Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) kapsamında engellendi.

28 Şubat 2011 Pazartesi

Beni Öldürmeyen Palyaço Güçlendirir

Coulro phobia, clown fear phobias, clown phobias, fear of clowns, phobias clown.

Bu ne len alt tarafı bi kelime yer değiştirip kopyalayıp yapıştırmışın diyecekseniz demeyin efennim çünkü tıp sizi böyle nitelendiriyor eğer palyaço korkunuz varsa. Yani size gelip doktor dese "sende clown phobia var" diye siz ona "fear of clowns mı demek istediniz?" diye sorabilirsiniz.

Burdan da bilimsel isimlerin ne kadar dandik biçimde konulduğu ortaya çıkıyor. Neyse asıl konumuza dönersek efennim bazılarınız palyaçodan çok korkuyor ama öyle böyle değil.

Bazılarınız köpekten korkar ne bileyim böcek çok popüler bir korku nesnesidir. Mesela ben asansörleri ve iğne dediğimiz olayı pek sevmem. Bak dediğime dikkat et. Korku değil "sevmemek". Asansöre binerim ama bende kütle fazlası olduğu için asansörde zıplama gibi şeylerden kaçınırım. Deri altına giren bir iğne de beni gayet rahatsız eder. Ama fobi olarak "kargocunun zamanında gelmemesi" diyebilirim evet.
Fobi ile rahatsız olma sevmeme konusunu lütfen birbirinden ayıralım bu yüzden. öhöm

Sonuç olarak hacılar içlerinizden bazıları acayip korkuyor bundan. Avm dediğimiz alışveriş merkezi yerlerinde çocuklar için bolca bulunurlar. çocuklar gitmek ister yanına ama büyüklerde bi çekingen tavır olur görürsünüz. işte onlar böyle korkusu olanlar. Onlara şefkatlice yaklaşın, ceplerine üç erik koyun.

Blog olarak sizler için araştırdık en uç noktadaki korkuya sahip insanı bulduk.
(bilimsel açıdan izleyin olm. İnsanlar nasıl korkabiliyor anlayışlı olun biraz. Gülen olursa kalbini kırarım bak)



-isteyene alt yazı; + bütün yaşamım boyunca palyaçolardan korktum
ailem sever ama ben korkarım. İnsanlara bunu söylemek biraz utandırıcı olabiliyor. sirke bile gidemem bu yüzden hatta resimlerine bile bakamam.


Bunun temel sebebi de her fobide olduğu gibi çocukluk. Artık size çocukluğunuzda ne ettiler bilmiyorum. O yüzden sizi palyaço ile yakınlaştıracak diğer unsura geçmek istiyorum ve burdan küçük veletlere seslenmek istiyorum; bebeler babalarınızı analarınızı da düşünün oğlum sana kocaman oyuncak kamyon alacam ama balona verecek param yok diyorsa - ki bir palyaçonun en büyük silahı her an patlamaya hazır balondur- -evet bunu da sevmem. ne lan o öyle her an patlayacak ta ben korkacam gerilimi... Hiç sevmem.- bilin ki palyaçodan hafif bi tırsıyor. Siz de fazla üstelemeyin almayın balon yahu. Bi gününüz de balonsuz geçsin ne olacak sanki.

Son olarak sizleri germeyecek ama palyaçolardan korkanlar için şahane kısa bir korku filmi buldum buyrun efennim, buyrun.

26 Şubat 2011 Cumartesi

Kadın Dergisi Testleri

Efennim bu tür testlerle hayatınızda en az bir kere rast gelmiş ve en az bi kaç tanesini çözmüşsünüzdür şimdi bana demeyin "yok be ne işim olur benim kadın dergisinde saçma sapan testle" diye. "ideal adam", "iyi bir aşık mısınız?", "beşir misiniz?", "ne kadar çılgınsınız?" gibi testlerde oo bana bak hele iyi bir beşir romantik çılgın adammışım" diye sevinmişsinizdir. Bunu sen de ben de çok iyi biliyoruz. Bu da onlardan biri sadece! Rahat çözün diye sizlere hazırladım efennim. kopya çekmek yok, süreniz başladı!

12 Şubat 2011 Cumartesi

Kemancı Berber "Schumann" Ağbi

Bir ensturmanın nasıl çalındığı ya da bi eserin onun notalarına göre mi çalındığının fazla bir değeri yoktur. Nasıl duyarsan, duyduktan sonra nasıl algılarsan o şekilde çalarsın. Birazdan size tanıtacağım berberin de yaptığı bu. kulaktan duyarak çalar. Kendisiyle ferhan şensoyun kırkambar tiyatrosunda gerçekleştirdiği stendapımsı gösteride karşılaştık. Bana çok tanıdık geldi bi an. Dikkatlice baktım bildiğin tanıyorum ben bu schumann berber yahu dedim, sevindim bi tanıdık görünce ve sizlere de anlatıyorum burada.

8 Şubat 2011 Salı

Modern Modern Sanat Dedikleri

temsili modern sanat -1

Efennim merhabalar bu aralar ben modern sanata başladım valla gittim aldım tahtamı, metal levhamı, plastiklerimi eğdüm büktüm modern sanat yaptım. "Bu kadar kolay mı lan?" diyecek olursanız size cevabım kocaman bi evet olacaktır. 3 gün boyunca o sergi senin bu mekan benim o excibişın onların gezip durdum ve sonucunda gördüm ki hafif cinlik varsa insanın kafasında çok süper modern sanatcı olabilir.

29 Ocak 2011 Cumartesi

Yazan Çok, Yazmayı Bilen Yok!..

Twitter.
Facebook.
Youtube.
Onlarca interaktif sözlük. Ekşisinden İncisine...
MSN.
Ha bire yazıyor insanlar.
İnternet dediğin kelime çöplüğü.

27 Ocak 2011 Perşembe

Efbiaydan Geliyoruz.

Efennim bundan çok uzak bi tarih değil şöyle bi 5 ya da 10 sene öncesinden -aslında uzak tarihmiş lan- kredi kartı ile ödeme yaparken kimlik kontrolü vardı hatırlarsınız. Bi çoğumuz da bu şapşal eylemi çokca gerçekleştirmiştir eminim. şimdi anlatacağım saçmalık içeren olayları da kesin çevrenizde yapmış olanlar vardır ya da bizzat siz yapmışsınızdır eminim, inkara gerek yok.

Zamanında yaptığınız ama zamanında havalıymış, komikmiş gibi duran eylemlere bir dönelim bakalım neler yapmışsınız.

25 Ocak 2011 Salı

Domates Deyip Geçme...



Hayatta sıkça karşılaştığımız şeylere karşı duyarsızlık oluşur zihnimizde. Her gün geçtiğimiz yollardaki dükkanları pek bilmeyiz mesela. Sizin de başınıza gelmiştir; bir şeye ihtiyacınız vardır ve nereden alacağınızı bilemezsiniz. Bir zaman sonra bir de bakarsınız ki o ihtiyacınız olan şey her gün önünden geçtiğiniz bir dükkandadır. Hızlı yaşamaktan mı kaynaklanıyor, sürekli bir yerlere yetişmeye çalışmaktan doğan aceleci tavrımızdan mıdır, dikkat eksikliği genel olarak hepimizin sorunu mudur, yoksa ihtiyaçlarımız mı dikkatimizi etkiliyor bilemem tabii. Ama siz bu yazıdan sonra, kısa bir süre de olsa, etrafınıza dikkatli bakacaksınız -bakmalısınız- ya da varlığına alıştığınız şeylerin yokluğunda neler olacağını düşüneceksiniz -düşünmelisiniz-.   

24 Ocak 2011 Pazartesi