Son Dakika!

biz bi' ara üşenmeyip harekete geçebilirsek bir şeyler bir şeyler yapacaz bloga. kaming suun.

25 Ocak 2011 Salı

Domates Deyip Geçme...



Hayatta sıkça karşılaştığımız şeylere karşı duyarsızlık oluşur zihnimizde. Her gün geçtiğimiz yollardaki dükkanları pek bilmeyiz mesela. Sizin de başınıza gelmiştir; bir şeye ihtiyacınız vardır ve nereden alacağınızı bilemezsiniz. Bir zaman sonra bir de bakarsınız ki o ihtiyacınız olan şey her gün önünden geçtiğiniz bir dükkandadır. Hızlı yaşamaktan mı kaynaklanıyor, sürekli bir yerlere yetişmeye çalışmaktan doğan aceleci tavrımızdan mıdır, dikkat eksikliği genel olarak hepimizin sorunu mudur, yoksa ihtiyaçlarımız mı dikkatimizi etkiliyor bilemem tabii. Ama siz bu yazıdan sonra, kısa bir süre de olsa, etrafınıza dikkatli bakacaksınız -bakmalısınız- ya da varlığına alıştığınız şeylerin yokluğunda neler olacağını düşüneceksiniz -düşünmelisiniz-.   


Domatesin ne denli önemli olduğunu hiç düşündünüz mü mesela? 
Kesinlikle söylüyorum, HAYIR!
Oysa buzdolabından eksik olmayan, pazar alışverişi listesinin en tepesinde yer alan, hatta pazarda ilk alınan, her yemekte kullanılan gıdadır o.

Domatesin tarihine göz atmakta fayda var. Vikipedi'de domatesin tarihi:

''Domatesin ilginç bir tarihi vardır. Bolivya ve Peru'da yabani sarı renkli bir domates türü bulunmuş ve sonra Meksika'da yetiştirilip, Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfinden sonra Avrupa'ya gemilerle gönderilmiştir. İtalyanlar sarı renginden ötürü onu altın elma olarak adlandırdı, ama çok geçmeden kırmızı türleri ortaya çıktı. Domates Amerika'da ilk defa Thomas Jefferson tarafından yetiştirildi. Ama pek çok insan zehirli olduğuna inanarak yemeyi reddetti, ta ki 1900'e kadar.''

Peki Kristof Kolomb Amerika'yı ne zaman keşfetti?

''1492'de Atlantik Okyanusu'nu aşarak Kuzey Amerika'ya ulaşmıştır.İskandinav Vikinglerinin yüzlerce yıl önce Amerika'ya ulaşmış olduğu tarihsel belgelerle kanıtlanmış olmasına rağmen, Kristof Kolomb Amerika'nın kaşifi olarak değerlendirilir. Kolomb'un karşıya Atlantik Okyanusu'na seyehatleri Avrupalı'ların keşif eforları ve batı yarım kürede kolonileşme ile başlar. Tarih onun 1492'deki seferine büyük anlam yüklerken,1498'deki üçüncü seferine kadar gerçekten ana karaya ulaşamamıştır.'' 
Bu bilgilerden hareketle domatesin Amerika'dan Avrupa'ya seyahatinin 1500'lü yıllarda olduğunu söyleyebiliriz. Şimdi beni ve bu bilgiyi paylaştığım herkesi şaşırtan noktaya geldik:

Fatih Sultan Mehmet domates yemeden, hatta domates denen bir gıdanın varlığından haberi bile olmadan göçüp gitmiştir bu dünyadan. Koskoca cihan padişahı, genç yaşında İstanbul'u fathetmiş ve bundan ötürü Hz. Muhammed'in övgüsüne mazhar olmuş kişi bizim her gün yediğimiz domatesi yememiş. 

Hadi bir güzellik daha yapayım size, Fatih'in ölüm tarihini araştırma zahmetinden kurtarayım:

''Fatih 1481’de, Anadolu’ya doğru yeni bir sefere çıktı. Ama daha yolun başında hastalandı ve 3 Mayıs 1481’de Gebze'deki ordugâhında öldü.''

Fatih Sultan Mehmet başka sebzeleri de yiyememiştir aslında... Mesela patates, mesela biber...

Enteresan değil mi?