Son Dakika!

biz bi' ara üşenmeyip harekete geçebilirsek bir şeyler bir şeyler yapacaz bloga. kaming suun.

Ne Ayak? (a.k.a FAQ/S.S.S.)

- Burası ne ayak arkadaşım?!

- Şimdi şöyle oluyor, yılllaaaar yıllaaaar önce... Ne dediniz? Bana hikaye anlatma arkadaşım mı? Ne münasebet efendim, ne hikayesi. Erdem Bey ile nasıl tanıştığımızı anlatacaktım. Peki, madem müsaade ediyorsunuz devam ediyorum. 2005 olmalı ya da 2004, tam emin olamadım siz hızımı kesince. Tamam, dediğiniz gibi olsun, yuvarlak 2005 diyelim. Malumunuz üzere ben üniversiteyi Ankara'da okudum. Erdem Bey de Ankara'da ikamet eder bir garip ergendi o zamanlar. Bir vesile ile biz merhaba-merhaba arkadaşı olduk. Ne oldu, nasıl oldu, ne ara oldu bilmiyorum ama ben bu zat-ı şahane ile nesl-i cedidin deyimi ile "kanka" oldum. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez oldu. Bir tabak kızarmış patatese çatal sallamışlığımız, bir birayı bölüşmüşlüğümüz, babasının zulasından çarptığı bir şişe votkaya salya akıtmışlığımız var. Pardon? İğrençleşmeyeyim mi? Hay hay efendim, toparlanıyorum hemen.  Ne diyordum? Hah! Bu zat-ı enfes ile gayet seviyeli bir ilişki içerisindeyiz. Günler geçti, aylar geçti, bahar geldi geçti, sen gelmez olduuuuun. Öhm, afedersiniz. 2009 yılının Eylül ayında, tam da üniversitelerin açılmasına bir kaç hafta kala, sözde bir kaç haftalığına Riyad'a gittim. Sıkıntı-stress dolu yoğun günler geçirip, geceleri uykumdan çalıp arkadaşlarımla hasret giderirken, Erdem Bey'in ve saygıdeğer sevgilisi Ezgi Hanımefendi'nin, yakın dostumuz Özlem Hanımefendi'nin bulunduğu bir MSN konferansında bir "blog" esprisi geçti. Üzerinize afiyet boş işlerde üzerime yoktur, bu espriden kendime vazife çıkardım ve "Kemiksiz Lop Kahkaha" adlı blogu açtım. Sadede mi geleyim? Peki. Mazide kalmış bir gönül yaram... Arabeske bağlamayayım mı? Nasıl isterseniz. Eski sevgilim "Bence sen ve Erdem ruh ikizisiniz" demişti. Bendeki talihi görüyor musunuz? Sevgilim, Erdem Bey senin ruh ikizin diyor. -Bu bahtsızlığın etkilerini saykodelik yazılarımdan anlayacaksınızdır.- Erdem Bey'e de yazar/yönetici yetkisini vermemle blog maceramız başlamış oldu. Ahval böyle iken, yine sıkıntılı bir günde kalktım blogun adını şimdiki adı olan  "Bir Şey Anlatıyorum, Kesme Sözümü'ye çevirdim ve o gün bugündür böyle devam ediyoruz. Tarihten sıkıldınız mı? Anladım, konuyu bağlıyorum mirim. Aklımıza geleni yazıyoruz, stress atıyoruz, değerli bulduğumuz şeyleri paylaşıyoruz işte. Facebook'ta, Twitter'da yaptıklarımızdan farklı değil yani. Anlayacağınız üzere, hayatın sırrını vaad etmiyor, crack/serial vermiyor, dizi/film izleme imkanı sunmuyor, bayılarak saatler geçireceğiniz sözünü vermiyoruz. Yazıyor, rahatlıyoruz. Ohhh beee!

Saygılar,
Bendeniz Viktorrap.


Güncelleme; 55 mart pazar 2011 saat: 25.40


-İşe yarıyor mu bari?


-Bazen. Çoğu zaman aslında bu iki kelimenin arasında acayip fark var ama bana şu anda çok yakın geldi. Bazen oluyor böyle. İşin aslı vecih beyin de dediği gibi sıkıntı atmak. Tabi sıkıntı atmak için ilk başta bi sıkıntınız olması lazım.Bizden daha güzel sıkıntı yaratıcıları olamaz. Galata kulesindeki taşlardan dokuz tanesi neden bursadan getirildi bu bile bize bir sıkıntı kaynağı. sıkıntı diyince korkmayın hemen öyle çok derin psikolojik loyloylar değil. En fazla 15 dakka aktif bi şekilde düşünme ardından sürekli düşünme bölümüne atmamızla geçen bi süreç bu. Sizin 12. dakkada unuttuğunuz şeyi bazen 6 yıldır düşündüğümüz oluyor. Neden -müz diyeceksiniz -hani düşündüğü-müz o müz işte beraberlik durumu bildiriyor ama sizle değil. Vecih bey ve ben.- Ben bu düşüncemi vecih beye açtığımda ben de bunu düşündümdü gibisinden bi geri dönüşle karşılaşırım- ruh ikizi kavramı aynı anda aynı şeyleri düşünmemizden öte geliyor ve evet gerçekten böyle bi bok durumumuz var. adam sevdiceğinden senin ruh ikizin bi adam diyor. Düşün bir?!-  sonra biraz daha konuşur olmadı buraya yazar olmadı düşünmeyi bırakırız ya da devam ederiz. Bu kadar saçma şeyler evet. 


Saygılarımla,
Krempeynir.




Güncelleme; 66 haziran cuma 2011 saat: 35.5:31


- Neden sürekli güncellenmiyor aga burası?


- Açıkçası bu soruyu soran birine denk gelmedik, geleceğimizi de düşünmüyoruz. Ben uydurdum şimdi. Bizde vizyon/misyon, mizyon/visyon ne gezer arkadaşım, şirket miyiz biz? Değiliz tabii ki. Kıymeti kendinden menkul, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda dönen işlerden zerre anlamayan, gayrımenkul hiçbir yatırımı olamayan kişileriz biz. Sorumsuzluk, tembellik ve üşengeçlik bizim karakterimizdir. İstikbal rakıdadır, şaraptadır, biradadır, votkadadır, oranına bakılmaksızın alkol ihtiva eden meşrubatlardadır.


Respect,
Viktorrap






Güncelleme; 82 haziran pazartesi saat: 10:93


-Hiç mi bir yatırmınız yok?


-Bi ara bi çeyrek altın almıştım. 2 gün sonra 10 kuruş değeri artınca "olm çok iyi getirisi var bak" diyip satmıştım. Bu kadar.




Saygılar,
Krempeynir






Güncelleme; Şeker Bayramından Bir Hafta Önceki Salı saat: 1546




- İşiniz gücünüz yok mu lan sizin?!


- Var gibi, yok gibi de. Var'a giderken yok'a dönen, yok'tan gelirken var'a varmadan...


Ekmek aslanın kuyruğunda, dedi bir gün bana ablam. Dedim "Nassı yeaa?! Midesindeydi en son, kuyruğuna ne zaman gitti?!" Şok oldum. O an titredim ve kendime geldim. Hâlâ aslandayken ekmek, kapmak lazım deyip giriştim işe. O gün bugündür düzenli işim var. (Milletin düzenli seks hayatı varken benim düzenli bir işimin olması?) 


Güncelleme; ha bayramdan önce ha bayramdan sonra canım ne farkeder ki günü şenlik şöleni kutlamaları saat;67:23

- ne var gene? Ne diyecen de geldin gene. Birşey sormadık ki?!

+Yazacağımı unuttum bir dakika, ay hihihihi (şaka la unuturmuyum hiç)
Aslında yazacağımı unutmadım, unutkan insan ayağına yatmak en güzeli. Bu bloga yazdığımız şeyler aysberg misali yazdıklarımızı görüyorsunuz yazmadıklarımız unuttuklarımız yazıp sildiklerimiz yazıp yayınlamadıklarımız yayınlayıp saniyesinde çektiğimiz ve benzeri bi ton durumla karşılaşan çocuklarımız (tüm yazılarımız bizim için çocuklarımız gibidir -allah bizi davul etsin- ) kısaca bu blogda yazanlar da bizim ekmeğimiz efennim lütfen yerede görürseniz üç kere öpüp yüksek bir yere koyun ya da hayvancıklara veriniz.(bu yaz ayları bitti gibi ama siz sadece yazın yapılan bir eylem olduğunu sanmayın -içlerinizden bazıları sadece yazın su verek kışın onlar bulsun yeaa dediğinizi duyar gibiyim, kıçınızı keserim allahıma)(ciddiyim)

why so serious?,
krmpynr

Garip zamanlar. Tarih pek belli değil, belli olsa da pek önemi yok. Lakin zamanı ne yapacaksın?

-...
+bu sefer sen soru sormadan anlatayım ne dersin? Biz içen adamız (bunu bi övünme olarak saymayın) içme bizim için bi hobi gibi, eğlendirici özelliğe sahip, dertten arındırıcı. Fazlasını isteriz ama baş edemeyiz genelde ama olsun. Hatalarımız var baya.yapıldı bi kere birşey de diyemiyorsun, çünkü hatalısın geri alamazsın yaptığını. Neysem efennim demem şudur ki içmeceler bizim için bi terapi tıpkı burda yazdığımız saçma salak şeyler ya da yazamadığımız şeyler gibi. içince bizden güzeli yok (yine mi çiçeğiz yine mi güzel?) o zaman bi ara siz de uygun olursanız içelim efennim. rakı burcunda görüşmek dileği ile.

 -bi duble rakı alabilir miyim?
krmpynr

10 eylül 2011 
Saat 23:07

-bazen gerekten çok mal olabiliyoruz.
 engin günaydının da dediği gibi,
"o hikayedeki mal benim"

Saygılar,
krmpynr