Son Dakika!

biz bi' ara üşenmeyip harekete geçebilirsek bir şeyler bir şeyler yapacaz bloga. kaming suun.

31 Aralık 2010 Cuma

Arkadaşım Sophie Ellis Bextor

Efennim merhabalar gene 5 karış aklınızı almaya geldim. Tee zamanında "arkadaşım şeytan" filmi vardı hatırlarsanız ali poyrazoğlu yumurtalara insan ruhlarını dolduran şeytanı canlandırırdı karşısında da başarısız müzisyen mazhar alansonun olduğu ruhunu sattığı fakat sonradan süper arkadaş oldukları film.


30 Aralık 2010 Perşembe

28 Aralık 2010 Salı

Horlayan Beş Melyon




Efennim yazının başlığından "Artık blogda işportacılığa başladılar, iyi kazanamıyorlar herhalde" diye düşünmeyin sakın. Bu sadece bi oyuncak ayının özelliği. Yukarıda duran ayı efennim bahsetiğimiz şey ve kendisi horluyor efendim. Evet tek işi horlamak adamın daha doğrusu ayının aha şu fidyoda gördüğünüz gibi.




Kendisiyle bir metro çıkışında karşılaştık, işportacının elinde işport işport horluyordu. Satıcının "horloyon 5 melyon horloyon 5 melyon al çocunu sevindir" demesiyle garip garip düşündüm. Horlamak günümüzde kötü bir durum olarak algılanırken ben bu ayıyı alıp neden çocuğumu sevindireyim. Ayı yüzünden çocuk uyuyamayacak. Sonra ben uyutmaya çalışacağım çocuk gene uyumayacak. Ayı yattığı yerden bana pis pis sırıtacak. Ben resmen paramla rezil rüsva olacağım efennim. Olmaz böyle şey!


- horlama önleyici burun aparatı -

Olmasın yani. Horlamak güzel birşeyse burna aparat takmalı horlama önleyici sanayii batsın. Uyurken bi de burnuna takıyorsunmuş o aparattan da seni horlatmıyormuşmuş. Hem o apartatdan alıp aman sevdiceğim yanımda rahat uyusun kaptan mağra adamı şeklinde uykularını bölmeyeyim hemde çocuğumu sevindireyim diyen adamın vay haline vaylar haline.

26 Aralık 2010 Pazar

Halkın İdolü, Robin Hood olacağım!



Efennim merhabalar. gördüğünüz bu bağırışmaların kaynağı sizinde pek tahmin edeceğiniz gibi Nihat Doğan. kendisi hakkında birşeyler karalamazsam kuduracaktım. Herkesin söylediğiniz üzeine bir kaç şey de ben eklemek isterim gereksizce kendisinin sözlerinden yola çıkarak.

-TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK AŞİRETİNİN ÇOCUĞU OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUNUZ? BENİM 200 BİN TANE AKRABAM VAR. BUNLARI SİNEK GİBİ EZMEZSEM NAMERDİM!


Çorlu kadar -çorlu nüfusu son sayımla 200.000 civarındadır. Akraban varsa neden bi ilçe açmıyorsunuz kendinize hani orda daha rahat olur hacı sana. bi kaymakam olarak gezebilirsin arabeskin fentezi müziğin kralı'nın diyarına hoş geldiniz diye de tabela astırdın mı girişe mis gibi işte daha ne


-KALBİMİN ANAHTARINI OKYANUSA ATTIM.. ARTIK BİLEMEM BİR DENİZKIZI MI ÇIKARIR ORADAN?


O deniz kızı olmayabilir o, dikkat et. Hem olm sen "eski sevgilisi seda sayan olan adam"sın lan sözlükde başlık açsak ne methiyeler sana ne methiyeler. hoş sevmiyorsun sen öyle sözlük mözlük


-SENİN RUHUN BENİM RUHUMUN ÖNÜNDE DİZ ÇÖKER, TÖVBE İSTER


hafifden bi kızılderililik seziyordum sende onu da göstermişsin nihatcım. böyle bi şamanlık falan da olabilir.



-NİHAT DOĞAN SAKAL GİBİDİR. KESTİKÇE DAHA GÜR ÇIKAR


Şimdi anatomik olarak konuşursak nihatcım seni kesince sen bi daha nah çıkarsın. -şair burda teşbih-i beliğ yapmaya çalışıp yüzüne gözüne bulaştırmıştır- Gücenmece darılmaca yok şurda biz bizeyiz.


-BEN ÜBERSEKSÜELİM


"California über alles" diyorum sana başka bişi demiyorum. git bi dinle.
(dinlemek isteyenler için geliyor det kenedilerden California Uber Alles


-BANA BUNU YAPANI ÖNCE ANNESİNE SONRA KIZ KARDESİNE SONRA DA YÜCE TÜRK DİVANINA HAVALE EDİYORUM..EDECEGİM..EVET DAHA ETMEDİM..EDECEGİM

yüce türk divanı derken?
yüce türk divası diyorsan bülent ersoy'a
yüce türk divanu lügati't- türk için kaşgarlı mahmud'a
türk yüce divanından bahsediyorsan bana oraya fentezi müziğinin kralıyam şeklindeki bi ünvanla başvuramıyorsun. hani kasar da anayasa mahkemesi üyesi olursan ona bi sözüm yok tabi -olur olur hacı beklerim ben-
not: işlemlerinizden havale parası alınacaktır


ve efennim sizlere de güzel bi haber vererek yazımı dosido reklamı ile sonlandırmak isterim. nihat doğanın kitabı geliyor gibi gibi.



Nihat Doğan özlü sözlerini "Nihatnâme"de toplayacak!
Şarkıcı Nihat Doğan: "Sanal alemde benim olmayan sözler benimmiş gibi gösteriliyor. Üstelik sulandırılıp, değiştirilip yayınlanıyor. Madem bu kadar ilgi var, insanlar doğru olanları görsünler ve beni de yanlış tanımasınlar istedim."
Kitabında 100'ü aşkın özlü sözüne ve açıklamalarına yer vereceğini söyleyen Doğan şöyle devam ediyor: "Kahvaltıda otururken özlü söz çıkarmıyorum. O an, o duruma uygun bir söz çıkıveriyor ağzımdan. Yaradan ışık gibi gönderiyor. Daha çok ekrandayken oluyor. Bir programa katıldığımda 50 arkadaşım arayıp 'Nihat yine ne söyledin!' diyor. Burada Yunus Emre'nin lafını hatırlayabiliriz. 'Bir ben var bende benden içeri', ben de şaşırıyorum onu görünce..."




Kedi canını senin

19 Aralık 2010 Pazar

Artık Hiç Bir Türk Erken Uyumayacak!

Artık hiç bir Türk erken uyumayacak.
Uyuyanlar bile ''saat 3'te uyudum yeaa'' diyerek hava atacak.
Çünkü durum ciddi, gerizekalı damgası yeme ihtimali var.


Bakın London School of Economics ne yapmış:



15 Aralık 2010 Çarşamba

Forumlar İçin Tercüman Aranıyor!

Wikileaks patlamasından sonra sosyal medya, gazete ve gazetecilik kavramları, internetin haberciliğe etkileri tartışılır oldu. Cüneyt Özdemir köşesinde yayınlatamadığı bir  yazısını nette paylaştığını söyleyerek,  Radikal gazetesindeki köşesinde ''Artık bir köşe yazarını yazılarını gazetede yayınlamayarak durduramazsınız'' demiş. Gayet güzel ve yerinde bir görüş.

Doğum Günü...


Muhterem okurlar, 17 Aralık 1986 şu kardeşinizin Dünya adlı gezegene geldiği gündür. 2010'un 17 Aralık'ı itibariyle 23'ümü bitirip 24'ümden gün almaya başladığımı da kamuoyunun bilgisine arz ediyorum.

Dünya'yı ben seçmedim; insanları, Millî Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen atamalarını yaptığı bilgisayar sistemine benzer bir sisteme sıralamış bir güç tarafından tayinim buraya çıkmış olabilir ya da Kripton adlı gezegenden Dünya'ya gönderilmiş olabilirim, gerçek Superman benim.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Guardian Yazarı Anna Pickard'a Açık Mektup!

Efennim evvela herkese merhaba. Bu gün birşeyler karşısında çok sinirliyim. Nedeni onu bunu bilmeden aman çok hoş olmuş yok efendim şuna benzemiş diyen bi yazar. Az uz da bi yazar değil kendisi guardian'da yazıyor. Yazıyor amma o kadar da yazamıyormuş. Anna Pickard sözüm sana! Sırf guardian da yazdığı için dikkate alınabilirsin lakin bi kaç "kült" eserden haberi olmayıp ki bu eser mad max serisidir, bu eserin birinci filminin ilk sahnesini -araba kovalamaca, dark rider vs interceptor- stylo albümü promo klibi olarak sunan gorillaz hakkında yazdığın yazıdır beni de sinir eden. -yazısı, yazımın en altında bulunan linkde vardır, bakınız-

9 Aralık 2010 Perşembe

Pozitif Ayrımcılık

Efennim merhabalar ben bu günlerde gene bişeylere karşı çok tepkiliyim haberiniz olsun. gene ne oldu len dediğinizi duyar gibiyim olan şu pozitif ayrımcılık! Mesela hemen size karşılaştığım olaylardan bi demet sunayım.

Baya bir zamandır popüler olan farmvil oynununu ele alalım mesela. Bu oyunda insanlar birbirine eşya kutu hediye gibi çeşitli şeyler gönderebiliyor. bana günde 3-4 tane hediyemsi şey gelirken karşı cinsden bir kaynaktan aldığım bilgiye göre günde 10 hediyeden aşğı gelmiyor.


Nedeni ise bazı dangozların, abazaların "hehe adama ne yollayak la kıza yollayak hedayeleri belki muhabbet gelişir kıp kıp kıp(göz kırpma efekti) annarsın yeaa" şeklindeki düşünmceleri. Burdan uyarıyorum ayanızı denk alın olm valla. Attırmayın tepemi.

Bir diğer durumsa şu efennim. Yılbaşı kutlaması nedeniyle bir mekan ayarlamak için 10 gün önceden mekanı ararsınız, mekan size der ki "Masalarımız dolu. Full doluyuz" diyerek hem anlatım bozukluğu hem de moral bozukluğu verir.


-temsili yılbaşı partisi-

Siz bunu arkadaşlarınıza diyip tepki alınca başka bi erkek daha arar o da aynı demeci alınca yetkili kişiden, bi karşı cins arar ve hemen 6 kişilik masa ayarlanmıştır hatta indirim bile alması söz konusudur. Burdan da mekan sahibine ses etmek isterim. E cibilliyetsiz ben sana "kompil erkek gelecez bütün kızlara sarkacaz geri kalanıda dövüp tüm alkolü içip yimahları yicuuk acaba boş yeriniz var mı?" mı dedik ne dedik?

Olaylar anlat anlat bitmez efennim...
Bize yok, bi kız sesi duyunca "haa olmamı efennim olma mı" diyen tuafiyeciler, züccaciyeciler ve eczaneler. Sözüm sizlere! Ayağınızı denk alın. sizi zabıtaya şikayet ederim! vallaha lan!

7 Aralık 2010 Salı

Vampirsizseniz, Vampir Sizsiniz



Efennim ne zamandır bahsetmek istediğim bir konu vardı size ama kısmet bu güneymiş.
Heryerlerde onları görüyorsunuz bolca siyah ve bordo kırmızı renklerde, üzerlerinde sizleri korkutabilecek değil de "bu ne be" diye sizi tiksindirecek kelimeler...

Doğru-Yanlış...

YALAN: ''Türkiye sosyal bir hukuk devletidir.''


DOĞRU: Türkiye gücü elinde bulundurana hukuk, güçsüze fakire guguk devletidir. 


***

POLİS: Sistemin bekçisi.


***


YANLIŞ: Polis, halkın canını ve malını korur. Polisi sevin. 


DOĞRU:  Polis iktidar kimse onu korur, parayı veren düdüğü çalar misali. 



1 Aralık 2010 Çarşamba

Oğuz Atay'dan: O Günden Bugüne Değişmeyen...


       ''İnsanlarımızın, daha doğrusu benim ilgilendiklerimin dünyaya nasıl baktıklarını -benim bilebildiğim, görebildiğim kadar- bu arada anlatmak istiyorum. Batı Dünyasından bütünüyle farklı bir görüşü anlatmayı bilmem nasıl becermeli? Bunu hissettiğimi sanıyorum. Bir bakıma 'irrational' -Batının anladığından ayrı- bir görüş bu. İçinde, düşünenin farketmediği bir 'humour' olan, saf diyebileceğim bir görüş. Bana öyle geliyor ki biz çocuk kalmış bir milletiz ve daha olayları ve dünyayı, mucizelere bağlı, 'myth'lere bağlı bir şekilde yorumluyoruz en ciddi biçimde. Aklı başında bir Batılının gülerek karşılayacağı ve bize ölesiye ciddi gelen bir şekilde.

       Bir başka nokta daha: öyle bir yarım yamalaklığımız var ki, bizim dramımız, trajedimiz, akıl almaz bir biçimde gelişiyor. Ayrıca, bir trajedinin içinde olduğumuzun farkında bile değiliz. Çok güzel yaşayıp gittiğimizi sanıyoruz. İktidardaki adamlar da, bu sanıyı bütün millet adına dile getiriyorlar. Bir kaç aydın dışında bunu anlayan yok gibi. O aydınlar da, sosyal bir takım sözler ediyorlar. Psikolojik yönü boşlukta kalıyor bu meselenin. İnsanlarımız, bu kötü yaşantıyı dile getirmenin, 'muhalefet yapmak' olduğunu sanıyorlar. Yapanlar bile, 'muhalefet yaptıklarını' sanıyor bir bakıma. Aslında bir yanlış anlama olduğu halde, anlaşıp gidiyorlar. Bir 'mış gibi yapmak' tutturmuşlar; arabalar yürüyor ya, ekmek yapılıyor ya, iyi kötü suyumuz geliyor ya... mesele yok. Bir taklid yapıyoruz ve Batıya bile kendimizi kabul ettirdiğimiz anlar oluyor (Bir futbol maçında yeniveriyoruz onları.) Ya çocuksu gururumuz! Beğenilmezsek hemen alınıyoruz, Batılılara iftiralar ederek kendimizi temize çıkarmak için didiniyoruz. İyi aile çocukları arasında, onlara çamur atan mahalle çocuğu gibiyiz. Ben buna saflık diyorum ve genel anlamda bir sempati duyuyorum. İçinde yaşarken de öfkeyle tepiniyorum.''

24 Kasım 2010 Çarşamba

Anti Madde

Efennim evvela merhabalar. sizlere acayip bi konudan bahsetmek isityorum ki kendisi, konumuz anti madde. Hani cern denilen devasa makinamsı araştırma merkezindeki deneyler sonucu ortaya çıkartılan 38 adet anti-hidrojen atomu, atom atom da en başta nedir bu anti madde sizlere onu açıklayayım en başta.

Evrende her madde parçacığının ona karşı gelen bir antimadde (karşıtmadde) parçacığı bulunur. Antimadde parçacıklar karşıt parçacıklarıyla aynı şekildedirler ve aynı davranışları gösterirler, farkları zıt yükte olmalarıdır. Madde ve antimadde etkileşime girdiklerinde sonuç olarak saf enerji doğar. Buraya kadar herşey normal gibi ama fizikci dayılar "la olm bu tamam bunlar birlikte enerji orası tamam da bu anti maddeden çok az var la" demeleri sonucunda araştırdılar ve 38 tane antihidrojen atom buldular ve ohooo biz bunları sabah akşam inceleriz lan dediler biz de bi halt anlamadan peki dedik oturduk aşşa. hatırlarsanız uzaya, aya yolculuklar sonucunda da teknolojimiz çok ilerde "ooo aya gittik abi, uçan araba yakındır" derken sadece bi teflon tava ve mikrodalga fırındır bize o teknolojiden armağan. bundan da bi yanmaz kotmont tipi birşeyler beklemek yanlış olmaz diye düşünüyorum.

13 Kasım 2010 Cumartesi

Tanıyalım: George Carlin...

Kimdir bu adam? 
Kısaca şöyle tanıtayım:
Tam adı George Denis Patrick Carlin olan Amerikalı komedyen, yazar. 1937'de doğmuş, 2008'de ölmüş. Din ve devlet karşıtı, her türlü otoriteye isyan halinde yaşamış bir adam. 

Neden ateist olduğuna dair şöyle bir açıklaması var (yazının altında bu konuşmayı yaptığı gösterinin videosu var):

12 Kasım 2010 Cuma

Ben-5

''Düşünüyorum, öyleyse varım.''

Descartes bu lafı söylediğinde bu kadar tutulacağını tahmin ediyor muydu acaba? Oysa biri çıkıp demeliydi ona; hey Descartes, düşünmek bir şey değil, önemli olan düşündüklerini söze ya da yazıya dökebilmek! 
Ben düşünüyorum ama yokum! Düşündüklerimi söze ve yazıya dökemiyorum. Düşündüklerim sadece beni zehirleyen birer diken. Battıkları yer sadece benim zihnim. Beynim delik deşik.

30 Ekim 2010 Cumartesi

Suçlanacak Kişiler ve Kavramlar Aranıyor!

Türk milleti, sürekli şikayet eden insanlardan müteşekkil bir topluluktur. Hamasî nutuklarınızı, '' biz ki yedi düvele karşı durmuş milletiz'', '' biz Türkler çok misafirperveriz ayol'' tekerlemelerinizi kenara bırakın, yemiyorum artık.

- İnsanlık öldü mü? 
Emin olun, bu soruyu soran kişi insanlığın öldürülmesine çokça katkıda bulunmuştur. 

29 Ekim 2010 Cuma

Erol Büyükburç Kafası...


İki-üç sene önce anlamış olmalıydık sendeki kafanın normal olmadığını Erol Amca! Asabileşip ''ben Erol Büyükburç'um! En çok bana soracaksınız!'' dediğinde farkına varmış olmalıydık! Ne içtiysen aynısından istiyorum valla, fakat sen bambaşkaymışsın, seninki aşırı doz olmalı, beni çarpabilir. Buyurun okuyun ''en çok bana soracaksınız!'' diyen zat-ı muhteşemin beyanatlarını. Amca ben sana daha ne sorayım, bilemedim şimdi!

20 Ekim 2010 Çarşamba

Paralel Düşünenler

Efenim düşündüm de blogumuzda hiç aha bakın bu şarkı buna benziyor diye bir şey yapmadık, yapmayız da. En azından bi iki kere yaparız herhalde hevesimizi almak için. Neysem gelelim konumza efennim lönk diye.

17 Ekim 2010 Pazar

İslami Rüya Tabirleri?



Bir sabah uyandınız ve gece rüyanızda cima yaptığınızı gördünüz. Durun, ''ben öyle şeyler görmem bir kere'' demeyin, gören var ki bunun İslami tabiri var.

Efendim geçenlerde, yukarıda kapağının fotoğrafı da bulunan Hattat Hafız M. Necati Bursalı'nın hazırladığı Büyük İslami Rüya Tabirleri kitabını e-kitap olarak indirdim. Merak bu ya, bakalım cima nasıl tabir ediliyormuş diye bir göz attım, keşke bakmasaymışım. Birazdan okuyacaklarınız bizzat bahsi geçen kitaptan kopyala-yapıştır yapılmıştır, buyurun okuyun İslami cima tabiri neymiş:

*  CİMA:  Nablusî demiştir ki: "Rüyada cima (cinsî münasebet) etmek büyük bir rütbeye delâlet eder.

Rüyada görülen cimada meni görülse ve uyandığında üzerine guslün farz olduğu anlaşılsa, bu rüya bâtıl bir rüya olduğundan tâbir edilmez. Çünkü bu hal ihtilâm hâlidir."



Rüyada düşmanı ile cima ettiğini görmek, düşman üzerine galip olmaya delâlet eder. Yine rüyada dostlarından birisiyle cima ettiğini görmek, onlara iyilik etmeye alâmettir.
 
Bir kimsenin rüyada bir kuşla cima ettiğini görmesi, düşmana galip gelmeye işarettir. Rüyada hayvanla cima ettiğini görmek, arzusunun üstünde bir hayra nail olacağının alâmetidir.

Çıplak bir kadınla cima ettiğini görmek, üzüntü, keder ve sıkıntıdan kurtulmaya delâlet eder.

Yırtıcı bir hayvanla cima ettiğini görmek, yine düşman üzerine galip olmaya delâlet eder.
 
Bir kimsenin rüyada dişi bir arslanla cima ettiğini görmesi, fevkalâde güzel bir rüyadır. Büyük sıkıntılardan kurtularak zafere ulaşır. Halk arasında şanı artar. 




Rüyada küçük bir kızla cima ettiğini görmek, bakire bir hizmetçi ile tâbir olunur.

Rüyada cennet kadınlarından birisiyle cima ettiğini görmek, o kadının güzelliği nisbetinde dini emirlere nâiliyete işarettir.


Yine rüyada cennet hurilerinden biriyle cima ettiğini görmek, sevinç, ferahlık ve saadete delâlet eder ve o kişi dini bahislerden hayırlı bir  şey duyar ve bununla da sevinir.

Büyük yazdığım yerlere dikkat edin lütfen. kuşla, yırtıcı hayvanla, dişi aslanla cima edildiğinin görülmesi nasıl bir bilinçaltının ürünüdür sorusunun yanında bunun tabirinin de olması şaşkınlık deryalarına gark eder adamı. Bir de dişi aslanla cima edildiğinin görülmesi fevkalade bir rüya imiş!

Peki ya küçük bir kızla cima edildiğinin görülmesi? Bunun bakire bir hizmetçi ile tabir edilmesi?





27 Eylül 2010 Pazartesi

Mızıkam var çalamı - yorum

Sevgili hacılar ben bi işe giriştim o da "mızıka". "nerden çıktı mızıka" derseniz de askere vietnama falan gidersem çalarım diye. Lakin yurdum olan memphisden uzakta olup sevdiceğimden de ayrı olunca - e gitar da biraz büyük - mobilitesi yüksek olan ve çalması kolay olan bir müzik aletine yöneldim, yöneli - yorum. Bu yazı serisinde asıl amaç bir ensturmanı öğrenirken ne kadar şoparlaşıp ne kadar maymun olduğumu sizlerle paylaşmak ve bundan yaklaşık 1 yıl sonra da "olm çok havalı biçimde çalıyorum lan artık" demek. Ama en fazla gülnihalı çalıp mızıkayı bitirdim ben olm seviyesine de gelebilirim. bu sebeple aslında tehlikeli... Du bakalım neler olacak birlikte göreceğiz.
bu işe başlarken tabi en başta bir mızıkaya sahip olmanız gerekmekte - ama olmadan da laylon tarağa sarılmış falım sakız jelatini de aynı işlevi görüyor, bu da ayrı bir yazı konusudur - size sunulan markalar arasından herkeslerin kullanıp tonunu sevdiği ne sizinde ilk görüşte budur olm diyeceğiniz bir mızıka seçmelisiniz ben marine band clasic aldım ki bu genel ilk ve orta seviye için ideal fiyatlara gelirsek de ben bu edevatı 23 tl gibi bir fiyatla buldum, internetden soracak olursanız size 40 bilyon civarı bir şey diyorlar. ama dışarı çıkın gidin sorun araştırın pazarlık edin. Edevatım da örnek 1.a ve 1.b olarak aşşağıdadır.


fotoğraf 1.a


fotoğraf 1.b


Şimdilik bir mızıkamız oldu. E bidrde bunu çalmak gerekecek. ama isterseniz dekoratif olarak da evde tutabilirsiniz, siz bilirsiniz. Ben bi iki daha üfleyip netden de bi kaç .pdf* bulup çalışayım lakin okuldan atılırsak askere vietnama gidiyoruk, atılmazsam da yaz tatilimde oyalanacağım alet olsun işte(yaz tatili, evet doğru duydun. Benim tatilim yeni başlıyor hacı... ha sen okuldaydın değil mi? pardon canım. - güneş kremi! kum! havlu! havuz! nıhahahaha! nasıl da canın çekti değil mi-) neysem efennim daha fazla küfretmemeniz için sustum. hadi ben arıyorum pdf. falan bulursanız bana haber edin ya da siz de mızıka alın çalın ne diyeyim. hadi bay

* .pdf; Adobe Reader adlı programın dosya uzantısı, genelde internetde klavuzlar kitapları yaygın bi biçimde bu formatta bulabilirsiniz.

21 Eylül 2010 Salı

almancıdan önce alman olmak, hans olmak, das olmak

hacılar naber evvela size güney sahillerimizden selam getirdim. çok sıcak sulu ve kumlu biraz da havuzlu güneş yağlı falan. tatile çıkamayıp son anda tatile çıkan ben için bunlar alışıldık şeyler güneş yağı falan havuz açık büfe sınırsız bira olsun. neysem efennim sonuç olarak gene geldik buraya ve size tabiki gözlemlerimi anlatacağım çünkü bizim blogumuzun girişinde tabelada yazar bu kurallar. personel girişinde efennim o yüzden sadece viktor bey ve peynir olarak ben görebiliyorum ondan nerde lan bu diye sayfayı sağa sola yukarı aşşa oynatmayın. öhöm neysem kuraldan bahsetmişken o kuraldır ki durduk yere tespit yap olmadık yerlerde gözlem yaptır efennim çünkü blogun bel kemiği tespittir. allah için tespit olmasa biz nasıl ekmek yieceğiz bu işten değilm mi amma.
konumuza gelirsek efennim işte gördüklerim;
(bilemedim burda yıldız mı koyayım numero mu koyayım madde madde sıralarken siz her bir işareti bir madde olarak alın ifinnim)

- alman tabağa bakar.
efennim yemek saatleri içerisinde bir almanın yanında bulunursanız veyahut bir bira aldığınızda ya da bi su alman size bakar kuraldır bu. mesela kardeşiniz gayet açık büfeye aykırı bi yemek olarak tavuk sote aldım yiyorum. hacı ordan alman bi bakıyor das das das das diye mavi gözleriyle nazar değecek diye korkuyorum ve başıma geliyor çataldan düşen tavuk parçasını fark etmeyen ben boş çatalı yiyorum efennim.

- biraya bira deme
efennim bu acayip süper birşey şöyleki; benim gibi bir bünyeye havuz kenarında olsun denizin dibinde bira içme, alkol tüketme gibi bi imkan verirseniz dibine dara ekerim. lakin yaptığım hesaplara göre tükettiğim alkolden nerdeyse otel parasını çıkarttım sayılır. hemen denizin havuzun dibinde olduğumdan da bi suya girip çıkıyorum hoba baştan başlıyoruz hem güzel kafaylada havuza girmek güzel oluyor efennim.

-animatörler!
olm bu adamlar acayipler. öyle böyle değil. mesela en basitinden havuz kenarında aktivite olur değil mi geliyorlar aga böyle acayip şakaları kaldıracak adam tipinde olanları ıslatıp havuza atıyorlar. oldu mu sana aktivite. bide bunların havuz kenarı dansı var aaboooo. her sabah saat 9da tüm animatörler andımızı okur gibi istiklal marşı okur gibi hadisenin tüm sek sek sek şarkısı eşliğinde dans ediyor kıvırta kıvırta hemde.

-animatörden kaçma!
animatörden kaçma derken korkunla yüzleş demiyorum kaç sen en iyi yöntem bu. en birinci yöntem uyumak. uyuyunca kaçıyorlar hacı ama seni uyandıracak kadar da gürültü yapıyorlar ondan bi kulaklık varsa yanında ve mp3 player varsa hayatını kurtarıyor. iş bu nedenle mp3 playerime ayrıca teşekkür borçluyum.

-şezlog kap
havluyu şejlog üzerine koymak suretiyle kapıyorsunuz bunu hacılar. bilirsiniz sabahın saat altısında ellerinde havlularıyla tim şeklinde insan akını olur denize olsun havuza olsun. ama bizim kaldığımız yerde böyle bir şeye gerenk kalmadı insan gibi bi saatte uyanıp yer bulabildim. o yüzden bu maddeyi geçiyorum

-garsonla anlaşma
kompozit bir yapıda olduğundan otel ifindim fazlasıyla insan geliyor tabi her türlü milletten rusu olsun almanı olsun ispanyolu ingilizi kongolusu falan ondan garsonlarda bu oranda dağılmış bir şekilde. benim genelde rastladığım ari alman gibi gözüken bir rus arkadaş idi. kendisine ne zaman rastlasam rakı istedim. raki dediği için acayip güzel oldu çok da güzel oldu bende kebab ile tamamlayıp comboladım. raki kebab türkiş kelimelerinide bi yabancıdan canlı olarak duymuş oldum, çok heyecanlıydı.

-açık büfe açgözlülüğü
efennim gördüğüm kadarıyla bu edevata alman ve ruslar daha çok rabet ediyor. babaların tabaklar maşallah. şimdi diyeceksiniz ki alsın hacı saane adam orda gene bişiriyo sana gene gelecek. dostlarım konu aslında bu değil, konu şu; bi alman ya da rus olduğunu sandığım kişi tabağına 17 köfte alıp da kaçıyorsa ben bunu yazarım arkadaş. burdan da seslenirim hey sen alman ya da rus kılıklı gibi olan arkadaş. olm bizede kalsın lan tamam daha bişiyor da öyle hepside alınmaz lan bi iki tane bıraksaydın en azından beklerken yerdik orda.

-oda temizliği
efennim kapınıza kartınızı taktığınızda odayı temizletmek istediğinizi ya da ters astığınızda da rahat bırakılıp rahatsız edilmemek istedğinizi söylüyorsunuz. odayı temizlettiğinizde bi tedirginlik oluyor içinizde eğer siz odadayken temizlemeye geldilerse. nerdeyse süpürgeyi bana ver de bari bende burayı süpüreyim diyecek raddeye geliyorsunuz ondan oda dışında kalın temizlik olduğunda.

şincilik bu gaddar hacılar daha devam edecek bu maddeler. sonunda ne işimize yarayacak bilmiyorum ama bi köşede dursunlar yani . iyi olur

17 Eylül 2010 Cuma

Avrupa'da Böyle Bir Şey Yok!..

İster kabul edin ister etmeyin, memlekette Avrupalı Türk ya da en bilinen tür ismiyle Almancı gerçeği var. Evlerden ırak.

9 Eylül 2010 Perşembe

Kızılay'da Bir Bar...

"yalnızlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz ve yalnızlar zehir dolu. ben yalnızlık duygusu nedir bilmem. bir odanın kapısını kapatıp yalnız kalmak hayatımın en güzel şeylerinden biri olmuştur." - charles bukowski


"yalnızlık aciziyet değil, yaşamasını bilene armağandır."

hayatımın en güzel anlarını kızılay'da yaşadım ben. onyediydim ankara'ya ilk geldiğimde, yirmi falandım karşılığı olmadığını bile bile birini sevdiğimde.

internet bağlantısı bile olmayan bir bilgisayardı, aynı evde yaşadığım insanların bile göremediği zamanlarda, beni en çok gören ve odamın kapısı hep kapalı. sigara, kahve, bilgisayar ve alkol tiryakiliğimin miladı.

iki sene, tam iki sene, sevmediğim şehirde yaşamak; ağzımda yılmaz erdoğan'dan "öyle deme ankara'yı sevmeyene bir zulümdür; bu kadar insanın neden ankara'yı sevdiğini anlamadan, ankara'da yaşamak" dizeleri. ablamın ağzından dökülen "arkadaşın yok diye sevmiyorsun" tespiti.

sonra bir gün, kapısından defalarca dönülen bir kafe, girsem mi kapıdan tereddüdü, kafeye giriş, aslında yepyeni br hayata geçiş. onlarca insan bir masa etrafında. bense masanın en ucunda, sigara üstüne sigara.

şimdilerde beni tanıyanlar bilmez o zamanlarımı. bildikleri sadece her şeyin o kafede başladığı, o kafeye girdikten sonra çok değişen bir ben tanıdıkları.

doğru ya, kızılay'dan başlamıştım anlatmaya, gereği yok konuyu bu denli eskiye götürüp dağıtmaya.

solo toplaşmalarımız vardı bizim. kalabalık bir masada başlayan, konuşan, anlatan, kahkaha atan. biz içerdik. kimi metroya yetişmeliydi, kimi otobüse binmeliydi, kiminin annesi evde beklerdi gitmeliydi. konuşan giderdi. anlatan giderdi. kahkaha atan giderdi. biz içmeye devam ederdik. konuşan olmazdı, anlatan yoktu, haliyle kahkaha atmamıza sebep de yoktu. içerdik. biz içkiyi susmak için içerdik. ben sustukça o susardı. aslında biz görünürde susardık. bilirdik o an fırtına kopuyordu aslında içimizde. fırtına dindiğinde biz ağlardık.

çok şey için ağlamış olabilirim. ama hiçbiri aklımda değil şimdi.

hafızama kazınmış bir sebep var: ben en çok bir gün gelecek ve ankara'dan ayrılacağım için ağlamıştım, solo'da, kızılay'da bir bar.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Bir Şey Anlatıyorum, Dur Kesme Sözümü!

Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.

Okuyan da yok, günde en az bir kere uğramadan yapamayan da... Ben bir şey anlatıyorum ve ben okuyorum; zaman zaman yakın çevremden üç-beş kişi okuyor. Burada tek ayıp sevgili Erdem'e (krmpynr) yapılmıştır, onun bu değişiklikten haberi bile yok. :)

Uzun lafın kısası, geçtiğimiz ocak ayında Kemiksiz Lop Kahkaha adı ile ucundan bulaştığım blog dünyasında bundan sonra böyle devam edeceğim. Olur da bir gün biri okursa bu blogu, haberi olsun.

Üperim yanacıklarınızdan!

31 Ağustos 2010 Salı

Benim Kardeşimin Torunu, Benim Torunumun Neyi Oluyor?

Yok yok, kayınço, kaynata, görümce, bacanak tekrarlamalarına lüzum yok. En yakından ele alacağız hadiseyi. Aslında ulaşacağımız sonucu başlıkta vererek feci bir yazar hatası yapıyorum ama dolaylama sevmediğim bir yöntemdir. Direkt sonuca giden ofansif bir yazı anlayışım var. :)

Ebeveynlerinizi, kendinizi, varsa gerçek kardeşinizi yoksa hayali kardeşinizi temel alın. Ne güzel değil mi, sıcacık aile ilişkileri (hani dizilerin sloganıdır içinizi ısıtan türden), 1. dereceden akrabalık falan.

Diyelim ki evlendiniz ve çocuklarınız oldu. Zaten normal bir hayat sürecinde olması gereken, gereken demeyelim de olan bu. Keza kardeşiniz de evlendi ve onun da çocukları oldu. Bu çocuklar birbirlerine kuzen diye hitap edecek. Akrabalık derecesi azaldı gibi.

Sonra bu çocuklar evlendi ve çocukları oldu. Ne mutlu size, dede/nene oldunuz, Allah uzun ömür versin. :) Sizin torununuza, kardeşinizin torunu ile akrabalık derecesi sorulduğunda torununuz şöyle diyecek: 'benim dedemin/nenemin kardeşinin torunu' ya da 'benim dedemin yeğeninin çocuğu'

Daha uzatmak mümkün ama zeki, çevik, anlama kapasitesi belirli bir seviyenin üstünde kişiler için yeterli. Sonrası sizin hayal gücünüze bağlı.

Lan daha iki nesil önce 1. dereceden akrabaydık, et-tırnak misaliydik. Araya bir çocuk, bir torun girdi neredeyse yabancı olacağız lan!

Yok arkadaşım, ben ve benim soyumdan gelenler, öz kardeşimle ve onun soyundan gelen kişilerle bile böyle oluyorsam, kusura bakmayın ama babamın dayısının kızının oğlunun kızını tanımak zorunda değilim, hele hele samimi olmak zorunda hiç değilim!

30 Temmuz 2010 Cuma

sezon finali

efennim başımız kalabalık bu aralar rahatlayınca tekrardan saçma sapan şeylerle sizlerle beraber olacağız ya da ben sadece olacağım ama sanmayın ki bu bir düdük bu bir vuvuzela


21 Haziran 2010 Pazartesi

Bekleme odası

Bekleme odası... Beni bekletmelerinden nefret ederim. çünkü bekleme odası. beklememe gibi bir şansınız yok. çünkü adına bekleme odası demişler, kullanacaklar bu hakları var. beklemeniz için kurulmuş. orada oturup derginizi alırsınız okur gibi yaparsınız ama diğer insanlara bakarsınız. onları düşünürsünüz "acaba nesi var?" "gider gitmez dergisini alacağım" sonunda sizi çağırırlar, çok heyecanlı bir andır. sonunda sizi çağırırlar kalkıp diğer insanlara şöyle bir bakarsınız "galiba ben seçildim, sonra görüşürüz" sonrasında içeri girersiniz doktoru göreceğinizi sanırsınız ama hayır, göremezsiniz. diğer bekleme odasına gidersiniz daha küçük bekleme odası. ama size tıbbi bir işlem falan yapıyorlarsa ellerindeki bence en küçük odada olmak istersiniz. en büyük odada olmak istemezsiniz. hiç şu stad gibi olan ameliyat salonlarından gördünüz mü hani şu stat gibi oturma yerleri olanlardan. diğer doktorlara şunu dedirtecek birşey yapmalarını istemezsiniz, "bunu görmeliyim" "şaka mı yapıyorsun gerçekten ona bunu yapacaklar mı?" "yer var mı girebilir miyiz?" peki bunların karaborsası oluyor mu? "winslow tümörüne iki biletim var"

Jerry Seinfeld, Seinfeld s2e4

12 Haziran 2010 Cumartesi

Facebook Ricalari...

Milliyet yazmis, 'Facebook'ta bunlari yapmayin' demis ve on maddede olayi izah etmis. Neymis bu maddeler?

1. Aşırı hediye yollamayın (y.n: ne hediyesi olm?! eskidi lan o hikaye! artik 'poke'lenmiyoruz bile!)
2. Evcil hayvan mevzusunu abartmayın
3. Öldürene kadar Tag'lamayın
4. Her gün mızmızlanmayın
5. Her uygulamaya atlamayın
6. Patron ve iş arkadaşlarıyla samimiyet...
7. Yabancılara dikat
8. Sözlerinize dikkat edin
9. Devamlı inek istemeyin
10. BÜYÜK HARFLE YAZMAYIN

Benim de ekleyeceklerim var olm? Eksik lan bu liste!

Aha "yapmayin, bakin allahin adini verdim yapmayin" dedigim seylerin listesi...

11. Abuk sabuk sozler paylasmayin lan!

12. Facekopuk xD, picler buraya toplansin! xD, damardan deil atardamardan videolar ve turevi s.k.msonik sayfalari begenmeyin.

13. Iliski durumunu amaci disinda kullanmayin. 'Ebru, Ela ile serbest iliski icerisinde' cumlesi hemcinslerimin hayalgucunu genisletse de, 'Can, Ahmet ile nisanli' komikciligi de midede rahatsizlik yaratiyor.

14. Alakasiz gruplara fotolarini koymayin lan hemcinslerim. 'Sexy kizlar' sayfasinda barzolarin fotograflari ironik duruyor. 'bunlar mi sexy, bunlar mi kiz' sorusunu sordurtuyor.

15. Dun gece eglenirken cekildiginiz fotolari Facebook'a aktarip birilerini taglediginizde 'dun gece cok suferdi di mieeaa?' aciklamasini, yorumunu eklemeyin. Dun oldu lan zaten, neyin pesindesin, nostalji yapmak icin erken degil mi?

Toplumun ruh sagliginin daha da bozulmamasi temennisiyle, gozlerinizden operim.

11 Haziran 2010 Cuma

Vecih beyin ikizi

Efendim ben belgelerle konuşurum gandikemalbey emice gibin işte vecih beyin ikizi.




Kendisiyle inn adlı şüfer klasik mekanımızda karşılaştık. giydiği tişörtünden repçi oluşuna sigara yakışından birilerine laf atışı masada fotoğraf çekmesine ve daha burada sayamayacağım bir çok davranışını sergiledi. tek bir fazlası vardı dostlarım tek bir fazlası fark ettiyseniz eksiği demedim fazlası dedim ve sarıldım telefona ilk önce meşgule attı bu sonra mesaj atınca açtı telefonu ve sordum "hacı sen gözlük mü taktın?"

9 Haziran 2010 Çarşamba

yemek blogu

Efennim sizlere ben burdan hep muzdarip olduğum durumları kendi çabamla kendimce anlatmaya çalıştım ama dedim ki hep anlat anlat nereye kadar. bi gün de anlat (biraz garip oldu ama idare edin) (3 dakka sonra bana internet videolarıyla gelmeyin idare edemiyom krmpynr idare edemem böeeee diye)efennim ben makarnayı pek bi yapamam ama geçengün yaptım ve de öyle acayip şahane yemek blogları var ki bazı arkadaşlar laptopların kenarlarını kemiriyor -diş izlerinden anladım- ve ben de dedim ki canlarım laptop kenarlarını kemirmesin onlara çikolatadan bir laptop yapayım dedim ve girişimimi başlattım. tabi yeri seçmek kolay olmadı ilşk başta rotamı kayseriye kadar uzatıp anadolu kaplanı ünvanını ben de kazanmak istiyorum yiğitler ağalar beyler diye yozgata gittim.. yazının tam burasında blogger bildiğiniz çöktü. servis aneybıl 503 falan dedi. tırstım bende burda bırakıyorum efennim bu konuyu ve gerçek konuya geçiyorum. makarna yapmayı becerdim efennim hemide fesleğenli soslu kremalı acayip afilli gibi durmuyor ama genede güzel bence sevdim ben baya yani. burda da fotoğrafları ve eşgali var kişinin. görürseniz bilin ki benim makarnam.







3 Haziran 2010 Perşembe

27 Mayıs 2010 Perşembe

"Bye- Bye" Minton

Efennim bu gün çok hüzünlüyüm. öyle böyle değil ama bu hüzüntü (aboo tuna kiremitçi gibi kelimeler kullanmaya başladı) empeüç playerimi yitirdim efendiler heeeeeey heeey. o ki bana babalar gibi 1 sene dayanmış, hiç gıkı çıkmadan 2 cigabaytıyla ne koyduysam dan diye çalmış, yağmurda ıslansa da naz etmeden dan dun şarkıları çalmış, en sıkkın anlarda beni neşelendirmiş, kapanırken bile nezaketinden hiç bir ödün vermeden "bye-bye" ını eksik etmemiş bir koçtu bir cengaver yiğitdi bir civanım delikanlıydı.



ama geçen gün kendisini kaybettim efennim. Tam metroya bindim hadi bi empeüç dinleyeyimde neşeleneyim diye çalıştırdım ki kendisini daaan diye takıldı. Herzamanki gibi pili bitmiştir diye pili değiştirdim hiç ses etmedi hemen orada bi iki salladıysam da hiç bişi kar etmedi ve çalışmadı efennim. Dedim ki tüm piller bitmiştir yoksa benim empeüçüm çalar yapmaz bana öyle şeyler ve eve bir hışımla gelip en baba duraselleri takıp tekrar denedim ve sonuç hüsrandı sayın okuyucularım. Sen koca minton empeüç çalar ses etme. Sonrasında her insan gibi ne var lan senin içinde de bu kadar sessizsin kujum diyerek açtım içini ki ne göreyim "ali ses çipi".





bildiğin ali yazıyor. dedim ki ali fuat silsüpür adlı ve soy adlı arkadaşımdan örnek alarak 2 biraya yatırırım bişiciği kalmaz geçer dedim ve son denetlemelerini yapıp iyice gittiğinden emin olunca kendisini biraya yatırdım huzurlu ve uzun yolculuğu için. kendisine veda vakti bulamadım eve gelirken ve son anına kadar komadaydı. bi kere açılsaydı ben onu düzeltmezmiydim bir komadan çıksaydı keşkem. ah keşkem keşkem...








kendisine bu teknoloji fışkıran ortamdan demek istediğim bir kaç söz var efennim.

mintoncum hakkımı helal ediyorum. evet ilk başlarda radyon olmadığı için pek hoşlanmamıştım senden ama sonra fark ettim ki sen süper bi empeüç pıleyırmışsın. bu kızgınlıklarım için senden ve seni üreten capon teknolojisinden özür diliyorum hakkını helal et canım benim ben ediyorum sana. bedenini ikindiye mütakıp yakacağım isteyenler benim pencereye gelip izleyebilir. yerini ise bir süre telefonum ve sonrasında da kendini beğenmiş bir oblio empeüç pıleyır aldı.



Telefonumu bilirsin sen. pek de iyi anlaşıyordunuz ama bu oblio öyle değil pek bi kavgacı. kendisini bende pek sevmedim şarkıları geçerken bi iki saniye fade in fade out yaparak çalıyor. ve menüsü gerçekten çok dandik ve karman çorman. senin sadeliğin ve güzelliğin yok :/ kendine iyi bak mintoncuğum. yakın bi vakitte kardeşlerinden bir tanesine ulaşmaya çalışacağım ve satılıyorsa da alacağım hiç merak etme sen. bu güne kadar bana dinlettiğin empeüçler için sağol dostum.
"bye-bye"

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Süperstar

Efennim size bir güzelleme hakkından bahsedeceğim bu gün. güzellememizin adı ajda pekkan ve onun süperstar serisi. 4 albümden oluşmakta olan bu süper seri en hit en kült ve de en güzel ajpa şarkılarını içermekte. ki daha keşfedilmemiş olması aslında beni mutlu ediyor bir bakıma. seviyorum öyle heryerde çalınmamasını şarkılarımın. neysem efennim uzatmadan konuyu size tanıtmak istediğim albümlere geçiyorum.

Süperstar 1 (1977)

Bu albümde;
Yeni Bir Gun Doğdu Bize
Baksana Talihe
Anlamadim Gitti
Hancı
Gozunaydın
Daha Neler
Kendi Kendimle Ben
Veda Etmem
Kim Ne Derse Desin
Mediterrane

Şarkıları bulunmakta beraber tahmin ettiğiniz gibi baksana talihe, anlamadım gitti, kim ne derse desin, gözünaydın adlı hitleri barındırmakta (ki nerdeyse tüm şarkılar geçilmeden rahatca yormadan dinlenilmekte ) bunlara ek olarak hancı da tanju okan hediyesi olarak bulunmakta fransızcanızı geliştirmek isterseniz de mediterrane şübüte şübüte diye söylerseniz baya bi zevkli olmakta. alın lp'ini.

Süperstar 2 (1979)


Bu albümde ise;
Bambaska Biri
Sen Olurdun Yine
Dile Kolay
Ya Sonra
Olsun Varsın
Haykıracak Nefesim Kalmasa Bile
Bir Köşede Yalnız
Hepsi Boş
Durma Ki Dunya
Yeniden Baslasın

Gördüğünüz gibi tüm şarkılar hit. hani öyle bunu dinleyin şunu şey yaıpın diye bir şey yok bu albümde hatta bulursanız plak olarak alın. ya sonra yı bi dinlediğiniz zaman niye alın dediğimi anlarsınız. bir köşede yalnız dinlerken de bildiğin uçarsınız gidip bi 80 model cabrio mercedes aldırabilir size bi hamlede. hatta biraz küçültürsek durumu abartmadan, sırf bu albüm için pikap alırsınız o kadar iddalıyım efenim ki bu idda etmemin arkasında babalar gibi onno tunç düzenlemesi vardır.bunun sonucunda da türkiyede en çok satılan lp dir kendisi. alın bu albümü hemen bulunsun arşivde.

Süperstar 3 (1983)


Albümde;
Uykusuz Her Gece
Sihirli Aşk
Düşünme Hiç
Güneş Yorgun
Bir Günah Gibi
Son Yolcu
Sana Doğru
Sen Ve Ben
Kader Rüzgarı
Beyaz Ev

En başta resimnde de gördüğünüz gibi albüm şeffaf plak basımı efennim yani tam manasıyla arşivlik. şarkıalr olarak gene onno tunç düzenlemesi albümde ve en çok satan 2. albüm ünvanını elinde tutmakta süperstar 2 den sonra. ama 2. albüme göre biraz sönük mü duruyo diyenlerin anlını karışlatacak şekilde efennim kendisi. bunu da alın atın arşive dursun yarın bi gün torunlarınıza gösterip hava atarsınız. (şu an hava atacak başka kimse gelemedi aklıma)

Süperstar 4 (1987)


Albümde;
Seninle Bir Bütünuz
Sevgiler Ölünceye Kadar
Sen Benim Şarkılarımsın
Kim Olsa Anlatır
Yeniden
Yanlızlık Yolcusu
Herşeye Değersin
Son Dansı Bana Sakla
Hatırlar Mısın
Beni De
ve seriyi sonlandıran abe eksikler var ya bunlarla süperstar serisi olmaz allasen diyenlere cevap niteliğindedir. tamam satış rakamlarına bakacak olursak gene 2 ve 3 ü geçememiştir baya da geride kalmıştır ama bu albüm olmadan seriniz tamamlanmaz ve en kült şarkıları gene kaçırırsınız. albümde bu sefer onno tunç değil de ertuğrul çayıroğlu ve turhan yükseler yapmıştır belki de bu yüzden biraz gerisinde kalmıştır. ama sözleri yazan fikret şenses olunca kurtarıyor tabiki. albüm daha nerdeyse bilinmemekle beraber muteşenlik içerir ki kim olsa anlatır, seninle bir bütünuz ve yalnızlık yolcusu vardır. kesinlikle arşivi tamamlayacak güzel niteliktedir.

serimizin sonuna geldik efennim bir başka gecede buluşmak üzere hoşçakalın

21 Mayıs 2010 Cuma

Tanıdık sesler var kulağımda

Efennim sizlere burdan bu güne kadar gizlediğim bir sevinç kaynağımı anlatacağım (noluyo lan?) şimdi hemen dangadanak hiç bi açıklama yapmadan vikipedya yok sözlük gogıl karıştırmadan anlatıyorum.
ben bir yerinde tanıdık bir tını barındıran her şeyi pek bi seviyorum. hemen bir örnek ile anlamanıza yardımcı olayım. yabancı bi filmde geçen diyalog "malları türkiyedeki bi alıcından temin edeceğiz ordan da almanyaya giriş yaparız"



ve ya bir tasarım maddesinin üzerinde türkey yazısı. ama şu 2000 yılında herşeyin üzerinde bulunan türkey logosu değil. zaten türkiye o logoyu kaldıramadı efennim zamanın ötesinde bi tasarım olduğundan ve 2000 yılına girip de herşeyleri çok acayip teknolojik ototmatik ve metalik gri yapmalıyız, aliminyum folyo ile kaplamalıyız diyen zihniyet yüzündendir bu. adam 2000 yılına girmiş daha uçan araba yok yemek hapı yok ne yapacak tabi saplayacak herşeyi aliminyum folyoylan. neyse konumuz dağıldı ben geri toplayayım efennim.

Tasarımların üzerinde de görünce seviniyorum ben ama bunu garip milliyetcilik duyguları kabarıyor kel fatmanın diye yorumlamayın aynı "türkey" -bknz: üst paragraf- logosu yerinde "dio" gurubunun logosu olsa da aynı derecede (efendim? derece mi? -yok selsiyus)sevineceğim.



Genel olarak bakarsan hacı millet olarak bi seviniyoruz biz ya yabancı bir olayda mesela filmde bir sahnede "sizi arkadaşım melahat ile tanıştırayım" ve ya dünyaca ünlü bi fotoğrafcının fotoğrafında "laz bakkal" yazısı görünce hatta film kompil türkiyede geçince acayip sevinip gidiyoruz. çeki çen zamanında türkiyede film çekmişti hatırlarsanız



ama kötü şeyler anlatılınca da bi alınganız ki sormayın.(cümleye gel)
hatırlarsaniz geceyarısı expresi korkumuz vardır bide bizim toplumsal hafızamızda. "ama biz öyle pis pis değiliz ki uyuşturucu satmıyıoruz öyle biz birinin cebine koyup geçirttirmiyoruz sınırdan falan abee" deyu açıklamalar eşliğinde ki bi sanat eseri (sonuç olarak sanat mı sanat abee) gücünü göstermesi sonucu tüm dinyaya bas bas bağırıp durduk ki halen düdük makamlar sanat eserine dan dun sözler söyleyerek suçluyor. be hacım sen ne yaptın allasen kaç yılında çekildi film sen kaç yılındasın ve daha bi halt yapmadan bas bas bağırıyosun ama biz öyle değiliz ki bizler mutluyuz kafamızda da fes yok diye diye gez ortalıkta.


Sonra cahit aral -zamanın sanayi ve ticaret bakanı- gidip bide üstüne çay içersin bakın radyasyonlu değil ki bunlar içtim bişicikler olmadı haha hatta hacılar radyasyonlu çay aganiginaganigiye iyi geliyor şşşşşş uyandırayım diye.. (gıı gene sinir yapmışlar bu şoparı - heee gıı geçeydi de bi siniri soluklanaydı şöyle



neysem efennim konu gene uçtu..ama sonuç olaraktan hemen bi bağ kuruyoruz bir yeri bize yakın olan bir şeyle. Herhalde bundan geliyor benimde sevgim ama daha bi kapsamlısı tabiki kendi zevklerime özel olması açısından. ne bileyim hani duman adlı güzide hacıların erkin korayın izinden gidiyoruz diye bi açıklaması da hoşuma gidiyor. ne bileyim böyle karışık duygular içerisindeyim sonuç olarak.

bir zamanlar



bir vakitler vecih bey ve ben

Durup Duruverirken Usuma Dusenler...

Benim kafa garip bir algoritmayla calisiyor. Aklima gelen bir nesnenin ya da kavramin arkasindan beynimin "belki ilgini ceker, bunlar var abi ehe eheh" diyerek onerdigi kavram ve nesneler arasindaki mantiksizlik ve alakasizlik normal bir durum olmasa gerek, degil mi?

Iste durup duruverirken usuma dusenler:

SIDIKA
Halen Leman dergisinde Sikilhan Oflan adli karaktere can veren Attila Atalay'in efsane karakteri. 90'larin sonlarinda Show Tv'de dizisi de yayinlanmisti, Sidika'yi Makbule karakteri ile unlenen Hasibe Eren canlandirmisti.



BIZIMKILER
Benim adim Cemil!
Civik mudurum affedersin.
Dunkoof!
Kirarim boynuzunu iblis!
Halil Pazarlama kapinizdaaaaa.



KAYGISIZLAR

Kelimelerin kiyafetsiz kaldigi esprilerle en guzel dizilerden.

Taksi!
Yolcu!

11 Mayıs 2010 Salı

Uzakdogu Diye Bir Sey Yoktur; Avrupa Uzakbatidir!

Amerikan ve Avrupa toplumuna ozenen bir millettiz biz. Ozellikle buyuk sehir insanlarinin olmazsa olmaz hayallerindendir Uzakdogu seyahati. Hani entel ya; Digiturklerinde, D-Smartlarinda, 7/24 izledikleri Diskovri Cenillarinda, Neysinil Ceografiklerinde mistisizme ovguler var ya, illa gidecek oraya ve entelligine bir vida daha taktirip saglamlastiracak leydiiz end centilminlar.

Listeyi veriyorum, iyi okuyun, aklinizla ezberleyin:

CIN
JAPONYA
ENDONEZYA
FILIPINLER
MALEZYA
BRUNEI
SINGAPUR
TAYLAND
LAOS
KAMBOCYA
VIETNAM
MYANMAR
TAYVAN
GUNEY ve KUZEY KORE
MOGOLISTAN


Bir daha bu ulkelere Uzak Dogu denmeyecek!
Ikinci bir emre kadar balayinda Uzak Dogu'ya gitmek, tatil hayalleri kurmak ve gerceklestirmek de yasak.

Bak bakalim hayalini kurdugun Uzakdogu kavraminin cikis noktasi neresi:

"Uzak Doğu tanımı, Dünya Savaşları'ndan önce İngilizlerin Hindistan'daki topraklarına işaret etmekteydi. Ancak Dünya Savaşları'yla bölge ülkelerine verilen genel isim halini almıştır. Kavramın temelinde Avrupa kıtasının merkez olarak kabul edilmesi yatmaktadır. Avrupalılar, Dünya savaşları dönemi başta olmak üzere, kendilerinin dogusunda yer alan Osmanli Imparatorlugu'na yakın doğu,Güney ve Orta Asya'daki topraklara ortadoğu ve daha uzakta kalan alanlar için de uzakdoğu kavramını kulanmışlardır."

Ben Japon olsam Avrupa'ya Avrupa demem Uzakbati derim. Bencil serefsizler!

4 Mayıs 2010 Salı

30 Nisan 2010 Cuma

Brett Domino Güzelliği "bdg"

brett domino adlı güzel bir abimiz var efennim kendisi kavır konusunda mükemmel intelıcıntlara sahiptir. sizlerle paylaşayım istedim. kendisi bir internet yutubu straıdır ingilterede de iritiş gat telınt -yeteneksizmisiniz ingiltereliler- programına katılıp yeteneğini sergiyelip elenmiştir. yeteneğine gelirsek kendisi keytar çalmakta. hani barışmançonun gülpembeyi çaldığı klavye şeklindeki gitar aleti. hah işte ondan çalmakta. ve brett domino trio dediği bi gurubu var. ama kendisini bu gün ayrı bi proçesiylen göreceğiz burada.


jastin tabbırleyk -seksi beg seksi çanta adlı şarkısını kavırlamıştır onu sizlerle paylaşmak istedim.
http://www.youtube.com/user/brettdomino#p/u/10/WXBRThmnNfU

hakkında daha fazla şey öğrenmek için 1'e basın.
http://www.youtube.com/user/brettdomino
işte size yutub kanalı burda bret domino kişisinin burda kendisinin keti peri şarkılarının kavırını ve 80lerde müzik yapanların kullandığı aletleri nasıl ustalıkla kullandığını ve biritiş gat telınt yarışmasının hayatlarını nasıl değiştirdiğini görebilirsiniz. ben gördüm eğlendim sizde görün eğlenin. göreceksinizdir. hadi bay bay

29 Nisan 2010 Perşembe

"KEEP THE SPIRIT OF ROCK ALIVE"

u say jonas brothers, i say guns n' roses
u say miley cyrus, i say metallica
u say katie perry, i say The Rolling Stones,
u say high school musical, i say AC/DC
u say pink, i say pink floyd,
u say taylor swift, i say led zeppelin
u say rap, i say CRAP
studies show that 94% of kids prefere rap to any other music. if you're one of the awesome 6% that still loves to headbang copy and paste this to three pure rock videos.
KEEP THE SPIRIT OF ROCK ALIVE

efennim bir youtube yorumu olup kendisi beni bu saatte kendimden almıştır

video; g&r velkam tu dı cangıl

27 Nisan 2010 Salı

Tekel Savunması

Merhabalar sayın okuyucular(pek bi şık açılış yaptım, hadi bakalım)
efennim size bu sefer pek bi fena güzel olmayan konudan bahsedeceğim. çakallıktan bahsedeceğim bir savunmadan bahsedeceğim bir şişeden bahsedeceğim ki breh breh..
Olayımız tekel savunması.

Bu olaya yabancı iseniz sizi şu linklere yönlendireceğim
http://www.facebook.com/video/video.php?v=431545346208
şanlı tekel savunması
http://www.youtube.com/watch?v=b0GCMcJepOY
eskişehir'de tekel bayiinde kavga
http://www.youtube.com/watch?v=UwIFUTTIFO4
Tekel Bayide olay
http://www.youtube.com/watch?v=AAIfpIjq6fg

izlediyseniz şimdi notlarımı sizle paylaşmaya, bu olay hakkında iki kelam edeceğim sizlere efennim

Günlerdir ortalıkda gezdi gördünüz, görmeyenleriniz ise bi şekilde bi muhabbetini duydu. ama emin olun duydunuz.

Eskişehirde yaşanan "tekel kavgası" konumuzdur efennim. ahmet abi adındaki güzel nevi şahsına münhasır kişiden bahsedeceğim size. kendisini videolardan çok güzel şişe salladığını görmüşsünüzdür. bu bana daha çok ikinci cihan harbinde elamanyalı askerlerin kullandığı çubuklu el bombasını kullanma yetisinin reankarne olmasıdır. -cümleye gel- ki bu el bombası çok meşhurdur kendisi stielhandgranate olarak geçmektedir litaratürde. neyse konumuzdan fazla sapmadan diğer aldığım notları ileteyim efennim. kırmızılı bir de elemanımız var kotlu dayının boynuna tutunmalar boyundan öpmeler falan pek fena ki kendisi çok fazla bi şekilde "big bang theory" adlı dizide howard karakterine pek bi benzemektedir.

bu arkadaşın bir cümlesini daha söylemek isterim size, "abicim sen bi arkanı dönsene bi ya" pek bi utangaç gibi.


ahmet abiye bakacak olursak kendisi acayip bir şekilde savunmuştur bayiyi ama yara almadan da kurtulamamıştır efennim. "Bir dakika ya parasını vereceğim" cümleleri de çocuk gibi eğlendiğini gösterirken aamet abinin -gı bunun gene ecabat şivesi gelmiş- azından düşürmediği cugarasıda ayrı bir karizma katmıştır. nasıl viyetnam filmlerinde rambonun azından prosu hiç düşmez çatır çatır adam öldürüken keyiflice içer prosunu aynen aamet abide de bu durum vardır.

gördüğünüz ahmet abi en çılgın anında


zamanında buna benzer bi olayı size hatırlatarak bu gibi durumlarda aksiyona her an hazır olduğumuzu belitmek isterim.
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/20278/amerikada-hirsizi-alteden-turk---dont-mess-with-turks

ama burda da sunucunun daha çok gaza gelişidir gözümüze çarpan. kimse anlamıyor diye küfreder mi insan rahat rahat canım -evet eder- ayrıca "thats how we roll meeen" diyişide amarıkalılara ayrı bir gözdağı vermiştir

25 Nisan 2010 Pazar

Erzurum, Rum Topragidir!

Polemik yaratip gundeme oturasim var degerli -su an icin olmayan ama olmasini umut ettigimiz- okuyucu!

Iddia ediyorum Erzurum, Rum topragidir, Erzurumlular'in hepsi Rum kokenlidir. Erzurumlu vatandaslarin ulkuculuge bu kadar merakli olmasinin sebebi de basit bir savunma mekanizmasidir. Rum kokenli olduklarini inkar etmek adina asiri Turkculuk gosterileri icindedirler.

Bakin bunu kitaplarimizda yazmisiz. (Polemigi baslatan tarafin olmazsa olmazi cumle budur :) ) Saka lan, kitap mitap yazmadim daha.

Her sey gectigimiz hafta icerisinde TRT'de bir belgesel izlememle basladi. 1924 yilinda cikan bir AKSAM gazetesinde Erzurum'un Osmanlica ile su sekilde yazildigini fark edince kafamda cakan simseklerin etkisi ile ben boyle bir manyak oldum:

ارضروم

Yani Arz-i Rum, yani Rum topragi!

Bunu (ارضروم) Google'a kopyalayin ve Google Maps'in nereyi gosterdigine hayretle tanik olun!

Kisa Film Dayanismasi!

http://www.kisafilmdayanismasi.org/

girin bakın. şimdi!

uzaylı mı kim uzaylı? No:2






- şşşş lan şşşşş
- efendm abi?
- naber lan dünyalı, nabıyon?
-ne olsun abi oturuyorum işte mehmet abi gelir bi tavla atarız birazdan.
-lan bak hele, dostuz ya biz şurdan bana bi malboro kap bakayım şimdi ufoyu indiremiyorum aşşa orda çiziyorlar biliyomusun yeni de boyattık ufoyu hep gel git uzayda meteor falan filan baya bi hasar yapıyo biliyomusun.
-abi sanayiye götürseydik ya bizim usta var orda süper iş yapıyo takla atmış kartalı bi yaptı bi düzeltti araba nasıldı şimdi gör nasıl kaçıyo
-olm araba bi kere takla atmış adam olmaz artık ondan boşgeç sen katalı sanyiyi kap bakem cugara bana hadin.
-abi bu tl değil ama
-evet değil uzayda bozduracak yer mi var lan it gelmiş bana zobert parasını çevrilmemiş diyo. olm bak o parayı götür bilim adamlarına acayip para verirler sana sen şimdi bana bi malboro kap hadi çocuk hadi evladım
-peki abi
----10 dakka sonra----
-abi molboro kalmamış aşşa bakkala gittim buyur.
-ufonun camını açtım at yukarı sen... eyvallah canım.
-yengenle buluşacam daha mars kafeye çağırdı ben bi gidiyorum hadi hacı
-göüşürüz abi.

(bi atraksiyon mu beklediniz? çok değişik demi uzaylılar. ışın ufo mufo yok ışık hızı... )

21 Nisan 2010 Çarşamba

selam var flaş tividen


yalçın çakır abiden bize selam.. yolsa selam değil mi? hmmm

20 Nisan 2010 Salı

GORİL İN ANKARA

efennim nerden geldi, nasıl oldu bilmiyoruz ama bir king kongumuz var artık



18 Nisan 2010 Pazar

formspring.me

Ask me anything http://formspring.me/viktorrap

hacı?

umreye gittim, gelecem!

Ask me anything

Bir Çikolatalı Suflenin Tarifi

efennim ben size kısaca tarifini anlatayım da -dan diye konuya giren adam volüm 1- kendilerinin ilk önce etrafı naylonla sarın sarmalayın ne kadar dağılacağını tahmin bile edemezsiniz sonra bakkala gidip malzemeleri alın, ki onlar da şöyle; 1/2 litre süt 3 yumurta 4 yemek kaşığı kakao 4 yemek kaşığı un 1 çay bardağı şeker 2 paket kare bitter çikolata 1 kutu krema * başlamadan önce yapmadığınız bişi yapıp klasik müzik eşliğinde yapmayı deneyin inannın acayip değiştiriyor tadını * hatta önerim size "Bachianas Brasileiras 5" olacaktır. youtupdan bolca keman çello yan fülüt versiyonlarını bulabilirsiniz. neysem biz tatlımıza geçelim. şeker, un ve kakaoyu sakince bir tencereye döküp karıştırınız. Ocağa alın, sürekli sakin sakin yavaaaş yavaş karıştırarak sütü azar azar ekleyin. çikolataları küçük küçük minkırık olmayacak şekilde parçalara bölün, bi parçasını azınıza atın, sonra ilave edip, karıştırarak eritin. Kaynayıp, koyulaşınca ocaktan al, soğumaya bırak. iyice soğuyunca çırpılmış yumurta sarılarını ekle. Yumurta aklarını da 1 fiske *tuzla kar haline gelinceye kadar çırpın. ( ne kadar çırparsan, o kadar kabarır unutma.) Akları da ekleyin ama dikkatli ve az sakin karıştırın, aklar sönmesin. 180 derecede 35-40 dakika kadar dayanabilecek bi kap bulup koyun. iyice kabarana kadar pişirin. çıkardığınız gibi hazır kremayı yapıştır azına azına* sonrada yanında gidebilecek en güzel klasik müzüünüzü açın. bulutların tepesine kadar uçurabilir sizi ama ilk yapışınızda değil * takriben 5ve ya 6 bazen 4 de tam oranlarını tutturursunuz. yılmadan yapın efennim afiyet olsun --- spoiler --- burda da ekşisözlük tarifini veriyorum, lakin istediğiniz şekilde yapın ben pek iyi anlatamama bişiyi bilirsiniz. --- spoiler --- 1 bardak süt 4 çorba kaşığı toz şeker 4 çorba kaşığı tereyağı 6 kaşık un 8 yumurta 100 gr çikolata rendesi makul miktarda krema ve pudra şekeri küçük bir tencerede şeker ve süt orta ateşte kaynatılır. süt bir taşım kaynayınca ateşten alınır. başka bir küçük tencerede 3 kaşık tereyağı eritilip un ilave edilir. sürekli karıştırarak 2-3 dakika pişirilir. karıştırmaya devam edilerek az önce kaynattığınız süt bu karışıma yedirilir. bu bir kenarda soğumaya bırakılıp yumurtalara girişilir. yumurta sarıları ve akları ayrı ayrı çırpılır. aman ha aklara bir damla bile sarıdan karışmaya sufleniz kabarmaz sonra. bunun için mikserle önce akları sonra sarıları çırpabilirsiniz .ama akları köpük gibi oluncaya kadar çırpmak gerek. bu arada güçlü kuvvettli bir elemana çikolatayı rendeletin. nestlenin bitteri tavsiye edilir. kare olanları rendelemek daha kolay. 80 gram olduğu için 2 paket gerekiyor. artanını yersiniz artık. daha sonra uygun bir borcam alın. dilimli kek kalıbı şeklindeki bu ölçüye tam geliyor. içini ölçülerde belirtilen yağdan artan 1 kaşık yağ ile yağlayın. çikolata rendesini sütlü unlu karışıma yedirin. daha sonra yumurta sarılarını , en son aklarını karışıma ilave edin. iyice karıştırıp homojen hale getirin. bu karıştırma aşamasında mikser kullanmamanız suflenin kabarması açısından daha hayırlı olacaktır. çünkü bu yumurta akı denen nane öyle kocaman köpük olduktan sonra çok kurcuklanırsa kabartma özelliği azalıyor. hepsini yağladığınız kaba döküp önceden ısıtılmış ( 180-200 derece) fırına atın. büyük fırınlarda yaklaşık 1 saatte pişiyor. aman tam pişmeden fırının kapağını açmayın puf diye söner sufleniz. son hareket acilen mutfaktan kaçın. deli gibi bulaşık çıkardınız anneye , kızacaktır.

16 Nisan 2010 Cuma

KAFA.JPG

MC Yakışıklı ile röportaj!!!




efennim genç kızların sevgilisi demekten kendimi alamayacağım çünkü kendisi de eserlerinde öyle bahsediyor kendisinden. umarım röportaj isteğimi kırmaz kendisi de bu saifeden kendisini yakından tanıma fırsatı buluruz.