Son Dakika!

biz bi' ara üşenmeyip harekete geçebilirsek bir şeyler bir şeyler yapacaz bloga. kaming suun.

3 Haziran 2012 Pazar

Evrenin bir cilvesi olsa gerek, hayatım yollarda geçti. Hoş, hayatım dediğim toplasan yirmi beş sene beş aya denk geliyor ki çocukluğum ve gençliğim desem de olur. Bu yolculuklardır beni aidiyet hissinden kurtaran sanırım. Yolculuklarımın ertesinde özlemin cayır cayır yandığı ilk günlerde yaramı ''dün bu saatte oradaydım, neden şimdi buradayım''larla kanatırdım, sanırım hâlâ öyle yapıyorum. (Sanırım, çünkü uzun zamandır mahkum edildiğim sürgündeyim, bir müddet daha bitmeyecek bu mahkumiyet.)

Sevdiklerimi de bu yollarda kaybettim. Yanında kalamadığım için beni terk edenler de oldu, ben yollarda ömür tüketirken ömrü tükenip vedalaşamadığım da... Kazan-kazan olmadı bahtımda, kaybet-kaybet açık ara birinci geldi. Her neyse...

Hayatıma dahil olmuş herkesi hayatımdan bir şeyle bağdaştırdı beynim. Hayatımdaki bir şey devam ettikçe, o şeye bağlı kişi de duruyor öyle beynimin kıvrımlarında. 
Şiir, Sarahatun'dur mesela; Sarahatun, şiir. Ve şiir bitmez hayatımda, Sarahatun da öyle. 

Absinth, Özlem'dir; Özlem Absinth. 

Ankara, Erdem'dir; Erdem, Ankara. 

Hayat, Ali'dir; Ali, hayat.



Ama geçtiğimiz hafta birini kaybettim House bitince... Biri House idi, beynim sıkı sıkıya bağlamıştı onu House'a. O gitti, ben gittim; o değişmiştir elbet, ben değiştim. Dört sene kadar bir zaman dilimi. 

Uzun bir süre izlemedim. House demek, terk edilmek demek oldu. Çöküş. Reddediş, herkesi her şeyi. Vazgeçiş. Asılı kalış bir ipin ucunda. Boğazına bağlı iple fakat ipin ucunu tutan çocuk kaçırdığı için elinden, boşlukta süzülen balon oluş.



Bitti.

House da bitti, o da.

Ben ne oldum peki? 

Çözülen bağların yerine yenileri gelmedi; eskiler öylece duruyor ama, yenileri yok. 

Eskiler koparsa?

Kopacak, kaçınılmaz son! Koparmamaya bakacağız.