Son Dakika!

biz bi' ara üşenmeyip harekete geçebilirsek bir şeyler bir şeyler yapacaz bloga. kaming suun.

13 Eylül 2013 Cuma

Yol

          Ankarada seyran bağlarında babaannemler yaşıyordu. Orda büyüdüm sayılabilir aslında. Büyük bi elma bahçesi olan bi gecekondumuz vardı. 3 oda bi salon. Üç tekerlekli bisikletimi sürecek kadar geniş koridor, sobanın yarısını ısıtabildiği bir salon, soğuktan öldüğünüz bi tuvaleti ve çok güzel de bir bahçesi vardı. O bahçede bir köpek kulubesi vardı hiç görmediğim köpeğimiz kont. Yaz tatilinde erzincandan ankaraya geldiğimizde o bahçede otururduk dedem süslerdi bahçeyi o kadar güzel ışıklandırırdı ki bahçeyi hiç eve girmez sabaha kadar dışarıda otururduk. Gece soğuğunu bilirsin değil mi? hafif soğuk gelir bi hırka battaniye alırsın sıcak çayın yanında hemen alırsın bi yudum için ısınır. Soğuğu seversin sıcağı da soğuk yüzünden seversin ya. Herkes masada birşeyler konuşuyorlarken gözün kapanır hafif için geçer uyuklarsın ya en tatlı uyku buydu sanırım. Kuzenlerimle o büyük elma bahçesinde gezerdik biz. Bi vişne ağacı vardı anlatamam size bi çocuk için beş gökdelen boyutunda. Dedem çıkar bize toplardı, babaannem de reçel yapardı. Eksi tadı bu yüzden çok seviyorum sanırım. Elmaları da toplar kapının önünde satardık. İlk paramı meyvecilikten kazandım anlayacağınız. Her sümüklü velet gibi bakkala gider para - çikolata, uludağ gazoz takasını gerçekleştirir mutlu mutlu dönerdim. Okullar açılmaya yakın dönerdik erzincana. Mavi bi renomuz vardı, "reno 12 tx" Bindiğimiz zaman arka  penceresinden bakardım eve, bahçeye, babaanneme, dedeme... Neye üzüldüğünü anlamadan birşeylere üzülürdüm dönerken...
        Arabada bi şarkı başladı, onunla uyumuşum.




          Sonra zaman geçti, geçen zamandan emin değilim. Size şöyle anlatabilirim, üç tekerli bisiklet gitti yerine normal bisiklet geldi. Yaz oldu, okullar tatil ben heyecanlı bindik arabaya ankaraya geliyoruz olum dedemlere gidicem biskletim, bahçe, çikolata, vişne, uludağ gazozu, geceleri bahçede çok renkli ışıklar.

          Bir geldik, bahçe yok. ev yıkılmış. herkesin haberi var, benim yok. Üzülmeyeyim diye söylememişler. yerinde molozlar var elma bahçem yok bahçede yazın girdiğimiz süs havuzu yok vişne ağacım yok. bu kadar yokluk olunca çocuksun korkuyorsun "-Dedem? -Babaannem? -onlar peki ?" Evin önünden geçtik yukarı saptık bir sokaktan bi apartman önünde durduk. Bazen ankara ayazı göreceli olabiliyor. İlk kez orda üşüdüm sanırım o yaz.  soğuk bi apartman dairesi. gri. bahçesi yok garajı var. renkli ışıklarım yok. florasan lamba var. ağaçlarım yok. yerine evin önünden geçen yol var. Hiç sevemedim.Dönüş vakti geldi, Arabada bi şarkı başladı, onunla uyumadım bu sefer, dinledim.

          Bi iki dize takıldı kulağıma.

         "Şirin mi şirin gecekondu evleri
          Samsun asfaltında otomobiller
          Ne güzeldir yollarda olmak şimdi."

Anlayana!


     Efennim uzun süredir buralarda yoktuk sezonu dizilerle beraber açıyoruz artıkın yetti bu kadar artık birşeylere karşı tepkilerimizi yeterince biriktirdik, saçma sapan şeylerle gene burdayız.

     Sosyal medya denilen mekanlarda bolca görüyoruz bu kişileri. "Susuşun asaletinden", "Beni çekemeyenler varmış anten takalım ehe mehe ehe", "Hayatımın film yönetmeniyim isteyene yol isteyene brokoli veririm."

     Hele bi otur soğuklan yeğenim diyesim geliyor aslında atarlılara. beni yanlış anlamayın amacım sizlere komik diye bunu göstermek değil. Sadece bazen başkaları adına utanıyorum hem de çok fazla. öyle böyle değil hacı.

     Olm kendi kendine facebooktan twitten trip atanlardan korunun lan çok fenalar ona buna kapak olsun falan. aga elinin altında öyle bi mecra var ki para kazanabilirsin, kendini geliştirebilirsin film kitap müzik herbirşey burda beyimiz ablamız ona buna "sheqill" yapmaya çalşıyor. la bi yeter la la bi adam olun olm lan çok zor değil bak isyanquar chocuq gir bi işe çalış vay arkadaş ne bu şekil trip sevdanız lan piiiii

                                                                  -Yazık lan-

     Amma bu olayın zevkli yanlarından biri dolmuş havası dediğimiz dolmuş kültürünün edebiyatı, uzun yol şöförlerinin tampon arkası yazılarında başladığı, bu tripcanlara göre daha felsefi daha realist yaklaşımları vardır ki ayrı severiz. Hatta bu atışmalar filme sahne olmuştur esasında. Sizin de tahmin edeceğiniz gibi,
Çiçek Abbas!