Son Dakika!

biz bi' ara üşenmeyip harekete geçebilirsek bir şeyler bir şeyler yapacaz bloga. kaming suun.

15 Haziran 2012 Cuma

Ayvalık Rant, Cunda Rant

Bodruma gitmiş olanlarınız vardır. fark ettiniz mi bilmem nerde ağaçları? bana yol kenarında kendi halinde olan 2 ağaçdan bahsetme sakın azını burnunu kırarım zaten sinirliyim, hüzünlüyüm. başka aklına gelen var mı böyle tüm ormanların yakıldığı ve otele dönen? efendim ? tüm salih şeridi mi dediniz? Doğru dediniz.

 Ciğerim yanıyor diye tabir edilen deyim vardır ya. hah işte öyle bi durum bu. konumuz ayvalık cunda ve çevresi olunca ben daha bi celalleniyorum. benim çocukluğumun yazları hep orda geçti. yüzmeyi orda öğrendim ilk kordon da yürüme ritüelim ordadır. yazın içilen ilk soğuk biram da ordadır. ilk avladığım balık da orda. balıkçılığı orda öğrendim ben. yakaladığın balığın yavru olmaması lazım yoksa çoğalamazlar adlı ilk doğa kuralımı orda öğrendim. ilk kampımı orda yaptım ağaçlar arasında çadırda kalmak ne kadar güzel birşeydi. İkinci ev gibi bana orası. Bu yaz tekrar gideceğim için seviniyorum. Ne bileyim arkadaşlarımı sevdiceğimi falan götürüp de gösterebilsem orayı.tek tek bina bina sokak sokak anlatacak o kadar çok şeyim var ki. biraz bira biraz rakı biraz papalina biraz güneş batışı biraz geceleğin sakin sakin kafa dinlenilen yer. bi kordonunda yürümek. olm öyle böyle değil çok fazla lan. Benim için çok özel bi yer kısacası size bunu ne kadar anlatmaya çalışsam az.

...

Ayvalık ve cunda da çıkan orman yangınları bi ritüel halini aldı.
2001, 2002, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008, 2009, 2010, 2011...
İnternetten bakınca tüm yıllar var nasıl olduysa bi 2003de yanmamış.

Bi ağacın yanmasını dinlediniz mi hiç? Kütük hali ile sobada, şöminede olanını kastetmiyorum tabiki.
Peki o anda yanarak ordan kaçan hayvanları gördünüz mü?
Ben gördüm bunları. Cayır cayır yanıyor derler ya. öyle. Bi gözünüzün önüne getirin bi kaç saniyeliğine sadece.

 -16.06.2012 itibari ile alibey adası-


Nedense ya kaynak yaparken kıvılcım çıkar poyraz eser o anda da hop gitti 3 hektar. piknik yapanların mangal ateşi devrilir bişi olur hop 5 hektar öyle gitti.  Daha ilginci var, durduk yere çıktı bi de itfayeye göre!Evet durduk yere güneşten çok ısınmış çıktı yangın. hop 6 hektar da öyle. sonrasında orası da imara açılıyor nedense?!? şeytan tepesi yandı ayvalığın en güzel yeri tepede böyle tüm dünyanın üzerinde gibisin, güneş bi batıyor göreceksin heryer kıpkırmızı! ya nasıl bi huzur doluyorsun nasıl bi güzellik bu böyle. şimdi tam güneş batarken bi otelin arkasından batıyor. Cundada da aynı şey.

-beddua bölümü uyarısı- -beddua bölümü uyarısı- -beddua bölümü uyarısı- -beddua bölümü uyarısı-

  -16.06.2012 itibari ile alibey adası-

Ya nasıl bi mantık bu? De ki ben buraya otel yapacağım burdaki işsizler de iş bulacak ekmek yiyecek bana bi yer gösterin ama otele uygun olsun diye bi olay yok mu abi? illa çıkıp tepeye yakacaksın o yüzyıllık ağaçları yakıp oraya dikeceksin değil mi? inşallah o yaktığın her bi ağaç kıçına girer senin! - ki daha önce yanan yerlerde doğaüstü bi biçimde imara açılıp oteller türemeye başaldı alla allaaa nasıl oluyorsa - orda çalışacak ehe ehe iş sahası olacak gençlerimiz çalışacak diyen yetkili ve ya sade vatandaşın, orayı imara açan kuruluşun, orda çalışacak olan insanların - ki evet orda çalışmayacaksın! senin elinden toprağını, ağacını alıyor havanı alıyor sen daha gidip bir de orda mı çalışacaksın? İş mi yok diyorsun? Bi bunu mu bulabildin? E sen adam değilsin, senin allah belanı versin!- Oraya mal detarik edenin, otelin yapımında çalışan her işçinin vücuduna boydan boya o yangınlarda yanan ağaçlar girsin. sevdikleri gözleri önünde yansın  bu türlü bi vahşeti canı gönülden istiyorum sırf o beyinsiz embesiller acı çeksin diye. umarım bi gün sizlerin birisiyle karşılaşırız. bana ordaki otelin sahibiyim evet dersiniz. orayı da ben yaptırdım dersiniz. gözümü kırpmadan öldüreceğim tek insan siz olacaksınız emin olun buna.

9 Haziran 2012 Cumartesi

Memleket Nere?

Efennim bu yeni tanışma sorusunu biliyorsunuzdur. Kendilerinden ben hiç hoşlaşmam hazzetmem ve sevmediğimi pekiştirecek bir kaç kelime daha. Hiç muhabbetiniz olmayan biriyle dikiliyorsanız bi yerde, adamın işi gücü yokmuş gibi -ki bi yerde dikiliyorsanız işiniz yoktur doğal olarak--ama bu adamı haklı yapmaz bu konuda- bu soruyu sorar sizinle ortak bir paydada buluşmak amacıyla ki kendisi yanlış yoldadır. Seksenbir ilden, yani seksenbir seçenekten bahsediyoruz burda. Daha basit şeylerden yola çık. Mesela "Dondurma sever misin?" İki seçenek var sadece! Ya severim ya da sevmem. Bitti. Yüzde elli ortak fikirde olma şansın var! Kullan bunu. Yok illa "Nerelisin?"
-Nerelisin?
-Tokatlıyım ben.
-haaa öyle mi...
 Burdan aynı şehir sınırları içerisinden doğmadığımız anlaşılıyor. Daha bunun üzerine bi kutlama bi çelenk beklermiş gibi kendi doğduğu yeri söyler.
-ben de manisalıyım.
Eeeee napayım bu konuda sana plaket mi vereyim? Alkış mı tutayım? Cebine yüz milyon para mı koyayım? Ne yapayım benden ne istiyorsun lan?!

Aynı ilin sınırları içinde doğmadıysan bir de doğduğun yere doğru bi laf atar. Tokatlılar da pek konuşkan olur -üstüne alınan tokatlıları tenzih ederim- La nerden biliyorsun? Elinde neye dayalı bi belge var da buna göre konuşmaktasın? Hayatında kaç tane tokatlı tanıdın da konuşkan çıktı hadi onu geçtim, genelleme yapabildiğine göre bu kadar tokatlıyla nerde konuştun? Hepsini bi araya toplayıp ne yaptın miting mi düzenledin be adam! tabi bu lafları evet evet ehe mehe diye de geçiştirebiliriz.

Bir de bu durumun beteri var ki sizinle aynı yerde doğmuş olması.
 -Haaa sen de mi tokatlısın? Aaa orda bi köprü var bildin mi? Hah, merkezdeki köfteci peki? Orda bi ali mahmut hamamı vardır gittin mi hiç?
Gitmedim, gitmeyeceğim! Sırf seninle bir ortak yanım olmasın diye, iş sebebi bile olsa gitmeyeceğim ömrübillah gitmeyeceğim!


Benle ortak yan bulmaya çalışma arkadaşım. Hele hele memleket konuşarak ortak yan bulmaya hiç çalışma! Benle orda sadece dikileceğin süre kadar sus ve dikil. konuşma!
Ne meraklıymışın lan anlamadım ki.

 -Nerelisin diyenlere bundan sonraki cevabım. tabi bi yandan da bakacak olursak bu tabelanın yanında da fotoğraf çektiren adamlar da ayrı bi kafadaymış-

3 Haziran 2012 Pazar

Mona Lisa...

Ne zaman Mona Lisa tablosunu görsem ya da ona ilintili bir haber okusam aklıma ''Mona Lisa'yı bu kadar ünlü yapan nedir aga?'' sorusu gelir. Cidden birilerinin bizi fena yediğini düşünüyorum bu konuyla ilgili.

Beğenilerimizi ortak noktada tutan birileri var. Yeri geliyor Oscar, Emmy, Grammy, Cannes, Altın Portakal, Miss World jürisi diyoruz onlara; yeri geliyor O Ses Türkiye, Popstar, Yetenek Sizsiniz jürisi. Ama neticede ''güzel olan bu!'' dayatmasını yapan onlar işte.

Düşünsenize Azra Akın'ın güzelliği üzerine bir tartışmaya girdiğinizi. ''Güzel mi lan bu!'' dediğinizde alacağınız cevap ne; ''Oğlum kadın Dünya Güzeli seçildi, neyin bikbiğini yapıyorsun!''

Ya da Black Swan... B.ktan bir film. Hadi gel bunu iddia et. ''Oğlum Oscar aldı lan o film, dingil'' derler adama.


Mona Lisa da böyle bir şişirmenin ürünü bence.

Evrenin bir cilvesi olsa gerek, hayatım yollarda geçti. Hoş, hayatım dediğim toplasan yirmi beş sene beş aya denk geliyor ki çocukluğum ve gençliğim desem de olur. Bu yolculuklardır beni aidiyet hissinden kurtaran sanırım. Yolculuklarımın ertesinde özlemin cayır cayır yandığı ilk günlerde yaramı ''dün bu saatte oradaydım, neden şimdi buradayım''larla kanatırdım, sanırım hâlâ öyle yapıyorum. (Sanırım, çünkü uzun zamandır mahkum edildiğim sürgündeyim, bir müddet daha bitmeyecek bu mahkumiyet.)

Sevdiklerimi de bu yollarda kaybettim. Yanında kalamadığım için beni terk edenler de oldu, ben yollarda ömür tüketirken ömrü tükenip vedalaşamadığım da... Kazan-kazan olmadı bahtımda, kaybet-kaybet açık ara birinci geldi. Her neyse...

Hayatıma dahil olmuş herkesi hayatımdan bir şeyle bağdaştırdı beynim. Hayatımdaki bir şey devam ettikçe, o şeye bağlı kişi de duruyor öyle beynimin kıvrımlarında. 
Şiir, Sarahatun'dur mesela; Sarahatun, şiir. Ve şiir bitmez hayatımda, Sarahatun da öyle. 

Absinth, Özlem'dir; Özlem Absinth. 

Ankara, Erdem'dir; Erdem, Ankara. 

Hayat, Ali'dir; Ali, hayat.



Ama geçtiğimiz hafta birini kaybettim House bitince... Biri House idi, beynim sıkı sıkıya bağlamıştı onu House'a. O gitti, ben gittim; o değişmiştir elbet, ben değiştim. Dört sene kadar bir zaman dilimi. 

Uzun bir süre izlemedim. House demek, terk edilmek demek oldu. Çöküş. Reddediş, herkesi her şeyi. Vazgeçiş. Asılı kalış bir ipin ucunda. Boğazına bağlı iple fakat ipin ucunu tutan çocuk kaçırdığı için elinden, boşlukta süzülen balon oluş.



Bitti.

House da bitti, o da.

Ben ne oldum peki? 

Çözülen bağların yerine yenileri gelmedi; eskiler öylece duruyor ama, yenileri yok. 

Eskiler koparsa?

Kopacak, kaçınılmaz son! Koparmamaya bakacağız.