Son Dakika!

biz bi' ara üşenmeyip harekete geçebilirsek bir şeyler bir şeyler yapacaz bloga. kaming suun.

31 Aralık 2010 Cuma

Arkadaşım Sophie Ellis Bextor

Efennim merhabalar gene 5 karış aklınızı almaya geldim. Tee zamanında "arkadaşım şeytan" filmi vardı hatırlarsanız ali poyrazoğlu yumurtalara insan ruhlarını dolduran şeytanı canlandırırdı karşısında da başarısız müzisyen mazhar alansonun olduğu ruhunu sattığı fakat sonradan süper arkadaş oldukları film.


30 Aralık 2010 Perşembe

28 Aralık 2010 Salı

Horlayan Beş Melyon




Efennim yazının başlığından "Artık blogda işportacılığa başladılar, iyi kazanamıyorlar herhalde" diye düşünmeyin sakın. Bu sadece bi oyuncak ayının özelliği. Yukarıda duran ayı efennim bahsetiğimiz şey ve kendisi horluyor efendim. Evet tek işi horlamak adamın daha doğrusu ayının aha şu fidyoda gördüğünüz gibi.




Kendisiyle bir metro çıkışında karşılaştık, işportacının elinde işport işport horluyordu. Satıcının "horloyon 5 melyon horloyon 5 melyon al çocunu sevindir" demesiyle garip garip düşündüm. Horlamak günümüzde kötü bir durum olarak algılanırken ben bu ayıyı alıp neden çocuğumu sevindireyim. Ayı yüzünden çocuk uyuyamayacak. Sonra ben uyutmaya çalışacağım çocuk gene uyumayacak. Ayı yattığı yerden bana pis pis sırıtacak. Ben resmen paramla rezil rüsva olacağım efennim. Olmaz böyle şey!


- horlama önleyici burun aparatı -

Olmasın yani. Horlamak güzel birşeyse burna aparat takmalı horlama önleyici sanayii batsın. Uyurken bi de burnuna takıyorsunmuş o aparattan da seni horlatmıyormuşmuş. Hem o apartatdan alıp aman sevdiceğim yanımda rahat uyusun kaptan mağra adamı şeklinde uykularını bölmeyeyim hemde çocuğumu sevindireyim diyen adamın vay haline vaylar haline.

26 Aralık 2010 Pazar

Halkın İdolü, Robin Hood olacağım!



Efennim merhabalar. gördüğünüz bu bağırışmaların kaynağı sizinde pek tahmin edeceğiniz gibi Nihat Doğan. kendisi hakkında birşeyler karalamazsam kuduracaktım. Herkesin söylediğiniz üzeine bir kaç şey de ben eklemek isterim gereksizce kendisinin sözlerinden yola çıkarak.

-TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK AŞİRETİNİN ÇOCUĞU OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUNUZ? BENİM 200 BİN TANE AKRABAM VAR. BUNLARI SİNEK GİBİ EZMEZSEM NAMERDİM!


Çorlu kadar -çorlu nüfusu son sayımla 200.000 civarındadır. Akraban varsa neden bi ilçe açmıyorsunuz kendinize hani orda daha rahat olur hacı sana. bi kaymakam olarak gezebilirsin arabeskin fentezi müziğin kralı'nın diyarına hoş geldiniz diye de tabela astırdın mı girişe mis gibi işte daha ne


-KALBİMİN ANAHTARINI OKYANUSA ATTIM.. ARTIK BİLEMEM BİR DENİZKIZI MI ÇIKARIR ORADAN?


O deniz kızı olmayabilir o, dikkat et. Hem olm sen "eski sevgilisi seda sayan olan adam"sın lan sözlükde başlık açsak ne methiyeler sana ne methiyeler. hoş sevmiyorsun sen öyle sözlük mözlük


-SENİN RUHUN BENİM RUHUMUN ÖNÜNDE DİZ ÇÖKER, TÖVBE İSTER


hafifden bi kızılderililik seziyordum sende onu da göstermişsin nihatcım. böyle bi şamanlık falan da olabilir.



-NİHAT DOĞAN SAKAL GİBİDİR. KESTİKÇE DAHA GÜR ÇIKAR


Şimdi anatomik olarak konuşursak nihatcım seni kesince sen bi daha nah çıkarsın. -şair burda teşbih-i beliğ yapmaya çalışıp yüzüne gözüne bulaştırmıştır- Gücenmece darılmaca yok şurda biz bizeyiz.


-BEN ÜBERSEKSÜELİM


"California über alles" diyorum sana başka bişi demiyorum. git bi dinle.
(dinlemek isteyenler için geliyor det kenedilerden California Uber Alles


-BANA BUNU YAPANI ÖNCE ANNESİNE SONRA KIZ KARDESİNE SONRA DA YÜCE TÜRK DİVANINA HAVALE EDİYORUM..EDECEGİM..EVET DAHA ETMEDİM..EDECEGİM

yüce türk divanı derken?
yüce türk divası diyorsan bülent ersoy'a
yüce türk divanu lügati't- türk için kaşgarlı mahmud'a
türk yüce divanından bahsediyorsan bana oraya fentezi müziğinin kralıyam şeklindeki bi ünvanla başvuramıyorsun. hani kasar da anayasa mahkemesi üyesi olursan ona bi sözüm yok tabi -olur olur hacı beklerim ben-
not: işlemlerinizden havale parası alınacaktır


ve efennim sizlere de güzel bi haber vererek yazımı dosido reklamı ile sonlandırmak isterim. nihat doğanın kitabı geliyor gibi gibi.



Nihat Doğan özlü sözlerini "Nihatnâme"de toplayacak!
Şarkıcı Nihat Doğan: "Sanal alemde benim olmayan sözler benimmiş gibi gösteriliyor. Üstelik sulandırılıp, değiştirilip yayınlanıyor. Madem bu kadar ilgi var, insanlar doğru olanları görsünler ve beni de yanlış tanımasınlar istedim."
Kitabında 100'ü aşkın özlü sözüne ve açıklamalarına yer vereceğini söyleyen Doğan şöyle devam ediyor: "Kahvaltıda otururken özlü söz çıkarmıyorum. O an, o duruma uygun bir söz çıkıveriyor ağzımdan. Yaradan ışık gibi gönderiyor. Daha çok ekrandayken oluyor. Bir programa katıldığımda 50 arkadaşım arayıp 'Nihat yine ne söyledin!' diyor. Burada Yunus Emre'nin lafını hatırlayabiliriz. 'Bir ben var bende benden içeri', ben de şaşırıyorum onu görünce..."




Kedi canını senin

19 Aralık 2010 Pazar

Artık Hiç Bir Türk Erken Uyumayacak!

Artık hiç bir Türk erken uyumayacak.
Uyuyanlar bile ''saat 3'te uyudum yeaa'' diyerek hava atacak.
Çünkü durum ciddi, gerizekalı damgası yeme ihtimali var.


Bakın London School of Economics ne yapmış:



15 Aralık 2010 Çarşamba

Forumlar İçin Tercüman Aranıyor!

Wikileaks patlamasından sonra sosyal medya, gazete ve gazetecilik kavramları, internetin haberciliğe etkileri tartışılır oldu. Cüneyt Özdemir köşesinde yayınlatamadığı bir  yazısını nette paylaştığını söyleyerek,  Radikal gazetesindeki köşesinde ''Artık bir köşe yazarını yazılarını gazetede yayınlamayarak durduramazsınız'' demiş. Gayet güzel ve yerinde bir görüş.

Doğum Günü...


Muhterem okurlar, 17 Aralık 1986 şu kardeşinizin Dünya adlı gezegene geldiği gündür. 2010'un 17 Aralık'ı itibariyle 23'ümü bitirip 24'ümden gün almaya başladığımı da kamuoyunun bilgisine arz ediyorum.

Dünya'yı ben seçmedim; insanları, Millî Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen atamalarını yaptığı bilgisayar sistemine benzer bir sisteme sıralamış bir güç tarafından tayinim buraya çıkmış olabilir ya da Kripton adlı gezegenden Dünya'ya gönderilmiş olabilirim, gerçek Superman benim.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Guardian Yazarı Anna Pickard'a Açık Mektup!

Efennim evvela herkese merhaba. Bu gün birşeyler karşısında çok sinirliyim. Nedeni onu bunu bilmeden aman çok hoş olmuş yok efendim şuna benzemiş diyen bi yazar. Az uz da bi yazar değil kendisi guardian'da yazıyor. Yazıyor amma o kadar da yazamıyormuş. Anna Pickard sözüm sana! Sırf guardian da yazdığı için dikkate alınabilirsin lakin bi kaç "kült" eserden haberi olmayıp ki bu eser mad max serisidir, bu eserin birinci filminin ilk sahnesini -araba kovalamaca, dark rider vs interceptor- stylo albümü promo klibi olarak sunan gorillaz hakkında yazdığın yazıdır beni de sinir eden. -yazısı, yazımın en altında bulunan linkde vardır, bakınız-

9 Aralık 2010 Perşembe

Pozitif Ayrımcılık

Efennim merhabalar ben bu günlerde gene bişeylere karşı çok tepkiliyim haberiniz olsun. gene ne oldu len dediğinizi duyar gibiyim olan şu pozitif ayrımcılık! Mesela hemen size karşılaştığım olaylardan bi demet sunayım.

Baya bir zamandır popüler olan farmvil oynununu ele alalım mesela. Bu oyunda insanlar birbirine eşya kutu hediye gibi çeşitli şeyler gönderebiliyor. bana günde 3-4 tane hediyemsi şey gelirken karşı cinsden bir kaynaktan aldığım bilgiye göre günde 10 hediyeden aşğı gelmiyor.


Nedeni ise bazı dangozların, abazaların "hehe adama ne yollayak la kıza yollayak hedayeleri belki muhabbet gelişir kıp kıp kıp(göz kırpma efekti) annarsın yeaa" şeklindeki düşünmceleri. Burdan uyarıyorum ayanızı denk alın olm valla. Attırmayın tepemi.

Bir diğer durumsa şu efennim. Yılbaşı kutlaması nedeniyle bir mekan ayarlamak için 10 gün önceden mekanı ararsınız, mekan size der ki "Masalarımız dolu. Full doluyuz" diyerek hem anlatım bozukluğu hem de moral bozukluğu verir.


-temsili yılbaşı partisi-

Siz bunu arkadaşlarınıza diyip tepki alınca başka bi erkek daha arar o da aynı demeci alınca yetkili kişiden, bi karşı cins arar ve hemen 6 kişilik masa ayarlanmıştır hatta indirim bile alması söz konusudur. Burdan da mekan sahibine ses etmek isterim. E cibilliyetsiz ben sana "kompil erkek gelecez bütün kızlara sarkacaz geri kalanıda dövüp tüm alkolü içip yimahları yicuuk acaba boş yeriniz var mı?" mı dedik ne dedik?

Olaylar anlat anlat bitmez efennim...
Bize yok, bi kız sesi duyunca "haa olmamı efennim olma mı" diyen tuafiyeciler, züccaciyeciler ve eczaneler. Sözüm sizlere! Ayağınızı denk alın. sizi zabıtaya şikayet ederim! vallaha lan!

7 Aralık 2010 Salı

Vampirsizseniz, Vampir Sizsiniz



Efennim ne zamandır bahsetmek istediğim bir konu vardı size ama kısmet bu güneymiş.
Heryerlerde onları görüyorsunuz bolca siyah ve bordo kırmızı renklerde, üzerlerinde sizleri korkutabilecek değil de "bu ne be" diye sizi tiksindirecek kelimeler...

Doğru-Yanlış...

YALAN: ''Türkiye sosyal bir hukuk devletidir.''


DOĞRU: Türkiye gücü elinde bulundurana hukuk, güçsüze fakire guguk devletidir. 


***

POLİS: Sistemin bekçisi.


***


YANLIŞ: Polis, halkın canını ve malını korur. Polisi sevin. 


DOĞRU:  Polis iktidar kimse onu korur, parayı veren düdüğü çalar misali. 



1 Aralık 2010 Çarşamba

Oğuz Atay'dan: O Günden Bugüne Değişmeyen...


       ''İnsanlarımızın, daha doğrusu benim ilgilendiklerimin dünyaya nasıl baktıklarını -benim bilebildiğim, görebildiğim kadar- bu arada anlatmak istiyorum. Batı Dünyasından bütünüyle farklı bir görüşü anlatmayı bilmem nasıl becermeli? Bunu hissettiğimi sanıyorum. Bir bakıma 'irrational' -Batının anladığından ayrı- bir görüş bu. İçinde, düşünenin farketmediği bir 'humour' olan, saf diyebileceğim bir görüş. Bana öyle geliyor ki biz çocuk kalmış bir milletiz ve daha olayları ve dünyayı, mucizelere bağlı, 'myth'lere bağlı bir şekilde yorumluyoruz en ciddi biçimde. Aklı başında bir Batılının gülerek karşılayacağı ve bize ölesiye ciddi gelen bir şekilde.

       Bir başka nokta daha: öyle bir yarım yamalaklığımız var ki, bizim dramımız, trajedimiz, akıl almaz bir biçimde gelişiyor. Ayrıca, bir trajedinin içinde olduğumuzun farkında bile değiliz. Çok güzel yaşayıp gittiğimizi sanıyoruz. İktidardaki adamlar da, bu sanıyı bütün millet adına dile getiriyorlar. Bir kaç aydın dışında bunu anlayan yok gibi. O aydınlar da, sosyal bir takım sözler ediyorlar. Psikolojik yönü boşlukta kalıyor bu meselenin. İnsanlarımız, bu kötü yaşantıyı dile getirmenin, 'muhalefet yapmak' olduğunu sanıyorlar. Yapanlar bile, 'muhalefet yaptıklarını' sanıyor bir bakıma. Aslında bir yanlış anlama olduğu halde, anlaşıp gidiyorlar. Bir 'mış gibi yapmak' tutturmuşlar; arabalar yürüyor ya, ekmek yapılıyor ya, iyi kötü suyumuz geliyor ya... mesele yok. Bir taklid yapıyoruz ve Batıya bile kendimizi kabul ettirdiğimiz anlar oluyor (Bir futbol maçında yeniveriyoruz onları.) Ya çocuksu gururumuz! Beğenilmezsek hemen alınıyoruz, Batılılara iftiralar ederek kendimizi temize çıkarmak için didiniyoruz. İyi aile çocukları arasında, onlara çamur atan mahalle çocuğu gibiyiz. Ben buna saflık diyorum ve genel anlamda bir sempati duyuyorum. İçinde yaşarken de öfkeyle tepiniyorum.''